Featured Post

02 October 2012

daldan dala...

film ekimi'nden bahsedeceğim dedim ama bu gidişle kaçırdığım filmleri yazacağım sanırım:) dün işi kendimce gayet güsel ayarlamıştım ancak acil bir iş çıkınca, haliyle işten de geç çıktım ve 5 dakika ile filmi kaçırdım. eskiden azıcık gecikince, emek'te ne güsel filme alırlardı arka sıradan, nefes nefese koştuğumla kaldım. neyse, beyoğlu'na gitmişken hadi başka bir filme gireyim bari dedim ve "araf'"a girdim. film hakkında çok olumlu yorumlar okumuştum ancak gerçekçi sahneleriyle dünkü ruh halime çok hitap eden bir film olduğunu söyleyemeyeceğim. filmin üstüne bir de MR çektirdiğim düşünülürse, şahane bir film seçimi yapmadığım da ortada, neyse dünün de öyle bir gün olacağı varmış. geçti, gitti...

film ekimi'nde kayde değer bir film seyredersem, mutlaka yazacağım....

şimdiyse; okuduğum kitaplardan beğendiğim birkaç bölüm yazmak istiyorum:

"...Dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. Açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. Birilerine açıklama borçluysanız, borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz. " 

(Sinek Isırıklarının Müellefi/Barış Bıçakçı-Yasmin'in verdiği bir kitap, okuması rahat, akıcı bir kitap)

"...Dünya karmaşık bir yer olduğu için bu oyuna katılmanız gerekmez. Bunun yerine, konu beslenmeden, fiziksel ya da zihinsel sağlığa ve mutluluğa kadar herhangi bir şey olduğunda sizi sadeliğin ve basitliğin yönlendirmesine izin verin."

(Tibet'in Gençlik Pınarı/Peter Kelder)

bu kitabı, tibet egzersizlerini yapmaya başladıktan sonra okudum, kitap işin daha çok felsefesini anlatıyor ancak ben işin egzersiz kısmından daha çok etkilendim. egzersizleri yapmaya mithat sayesinde başlamıştım. belki daha önceleri de yazmışımdır, spora çok yatkın bir tip değilim ancak tibet egzersizlerini her sabah yapıyorum kendimden beklenmeyecek bir disiplinle. iyi geliyor, bir kere zor değil, yani çok zor değil, topu topu 10-15 dakika sürüyor ve güne daha iyi bir nefesle, modla başlıyorum.
tibet egzersizleriyle ilgili bir video buldum internette, tabi ki ben bu adam gibi yapamıyorum hareketleri ama yaptığınız kadarıyla bile denemeye değer! gençlik pınarında yıkanıp gençleşeceğinizi düşünmediğiniz sürece, egzersizler gayet iyi geliyor bedene:)
tibet egzersiz videosu için tık!

iki kitap daha var bahsetmek istediğim...

birini banu tavsiye etmişti ısrarla, sen kesin seversin diye. adı "küçük vahşi". 40'lı yaşlara merdiven dayamış, maddeten oldukça iyi durumda ancak ruhen yolunu kaybetmiş bir adamın çocukluğuna yani özüne dönme isteğini konu edinen bir kitap. kitabı sevdim, hızlı okunuyor ancak hüzünlü bir hikayesi var, okuduktan sonra etkisinde kalıyorsun bir süre. çocukluğumuza dönme isteğimiz belki hepimizin içinde bir yerlerde var ama ne kadar olası, ne kadar gerçekçi? tartışılır...

diğer kitabın adı "cesur sorular"! onu ayrıntılı olarak başka yazıda yazacağım.

şimdi sizi çok severek izlediğim "take this waltz" filmine de isim babalığı yapmış leonard cohen'le başbaşa bırakıyorum. (take this waltz, son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biriydi. asıl amacım, filmin içinde bu şarkıyı da kullandıkları müthiş sahneleri size izletmekti ancak öyle bir çalışma bulamadım youtube'da:( siz en iyisi filmi izleyin:)
bu arada geçtiğimiz ay, leonard cohen'i tekrar izleme fırsatı yakaladım istoş'ta ancak gerek mekanın anlamsız büyüklüğü gerek her saniye flashlı fotoğraf çekerek dikkat dağıtan izleyiciler, açıkhava'daki konserin tadını yaşatmadı bana. sen gene de bize bakma leo, çok yaşa, gene gel güzel insan buralara...)



üff çok şeyi bir anda yazdım, biriktirmeden yazmak istiyorum aslında. ama bunları yazmasam da aklımda kalacaktı...

hadi görüşmek üzere...