Featured Post

22 June 2009

Mutluluk demişken



Yankı Yazgan'ı çok severim. Yankı Yazgan "Akıl Çizgileri" diye çok rahat okunabilecek yeni bir kitap çıkarmış. Defne bahçede suluboya yaparken, dakikada bir "anne şimdi ne renk boyamamı istersin?" diye zırt pırt bölse de beni, okuyabildim kitabı.

Mutlulukla ilgili yazdıklarından beğendiğim bir yazıyı bloga da koyayım dedim. Bu alıntıyı almamın, pazar gününe denk gelmesi de ilginç oldu:)

Mutlu olmak için mücadele gerekir. İnsan beyninin doğal hali pek "olumlu" sayılmaz;eğitim, sosyal yaşam, çalışma, o bizi zorlayan şeyler beynimizi aktifleştirerek iyimser düşünce sisteminin egemen olmasını sağlar. Depresyon; gayretle örülen bu iyimserlik kılıfının çıkması, derinin sıyrılıp alttaki dokuların belirivermesi gibi can acıtıcı bir etki gösterir. Mücadeleye ara verdiğinizde, sıkılmaya hazır olun. Pazarları düşünün. Pazar günleri, kimsenin tam ne yapacağına bir türlü karar veremeden akşamı ettiği, genellikle o gün için en istediği şeyleri yapamadığı, sonra da bir günümüz daha böyle geçti gitti diye hayıflandığı günlerin başında gelir. Sıkılmak, boş durduğumuzdaki sıkıntıdan çok farklıdır. Boş durmaya tahammül edebilenler, en mücadelecilerimizdir.

http://www.netkitap.com/ayrinti2.asp?id=87267

Her insanın en azından bir dönem çalışmaması; hayatta hanyayı konyayı anlaması, kendini tanıması açısından gerekli diye düşünüyorum ben de...

Bu arada bu yazının konusuyla çok ilgili olmasa da yazmak istediğim birşey daha var. Bugün Defne'yle alışveriş merkezine gitme gafletinde bulundum. Zaten alışveriş yapmayı sevmem, kararsızın tekiyim, isterim ki yanımda biri olsun, şu şu şu, tamam super, al gidelim desin, bitsin gitsin. Defne'yle böyle bir maceraya girişmem, bile bile ladesti ama ben kıyafet denerken kabinden çıkıp kendini başka bir kabine kitlemesi kadar ladeslik bir durum beklemiyordum tabi ki. " Anne ben burdayım" diye gayet mutlu bir saklambaç oyununa girdiği için ben de güldüm başta. Ama kabinin kilidini açamayınca, soğuk terler boşalmaya başladı benden. Defnecim şööle yap, bööle yap desem de nafile. Görevli kızlar hanfendi lütfen kulbu çevirsin, kulbun üstündeki tuşa bassın, anahtarı nerde bilmiyoruz dedikçe, güleyim mi ağlayım mı bilemedim. Yaa daha 3 yaşında nasıl yapsın? Görevli kızlar da boş durmadı tabi, siz 3 yaşındaki kızınıza mukayyet olamadınızsa biz naapalım bakışlarıyla beni yerden yere vurdular. Kabin anahtarlarının bulunmasını beklediğimiz 10 dakikada, Defne'yle kabin altından elele tutuşarak anne-kız dayanışması sergiledik, aslında halaa gülüyordum hatta Defne de ben gülüyorum diye gülüyordu ama kapıyı açacak anahtarlar bulunmasaydı, durumumuz vahimdi. Neyse bulundu anahtar da kavuştuk birbirimize. Şimdiii burada kıssadan hisse çıkarılabilecek 2 durum var: Çocuğun alışveriş merkezinde işi ne? Bi taraftan da alışveriş yapmak durumunda olan ve fakat çocuğunu o sırada birisine bırakamayan kadın naapsın? Hadi iyi geceler...

2 comments: