Featured Post

23 July 2013

Before Midnight

Dün seyrettiğim "Before Midnight"'ın hala etkisindeyim. "Yaz rehavetindeyim, diyalogu yoğun bir film bana ağır gelir" diyorsanız film sizi açmayabilir ancak hayat hakkında gerçekçi, sıkı bir bir film seyretmek istiyorsanız, lütfen "Before Midnight"a gidiniz. Özellikle bizim kuşağa söylüyorum, huuuu!
(Eğer serinin ilk 2 filmini önceden seyretmediyseniz, öncelikle onları seyretmenizi öneririm.)

"Before Death'"den önce seyredilecek 3 film:)

Before Sunrise


Before Sunset


Before Midnight

15 July 2013

kişisel gezi tarihim

31 mayıs'ta gezi'ye bir gitmişim, gidiş o gidiş...
öncelikle, bu günleri unutmamak için, kısaca kendi "kişisel gezi tarihim"i yazacağım. biliyorum birçok insan benzer şeyler yazmıştır ama, ancak bu yazıyı yazdıktan sonra diğer konulara geçebileceğim.
o kadar çok şey var ki yazılacak...mutlaka atladığım şeyler olacaktır...
aslında aşağıdaki karikatür anlatacağım şeyleri pek güsel toparlamış. hangi berk olduğunu bilemediğim berk'in alamadığım izniyle, o karikatür üzerinden yazıya devam edeceğim...


  • 31 mayıs akşamı, hayatım boyunca sürdürdüğüm apolitiklikten kurtuldum ve "artık yeteeeer!" diyerek kendimi sokağa attım. 
  • ilk defa gaz maskesi aldım, işin ciddiyetini maske alırken anlamasam da, sıraselviler'de polisin biber gazıyla karşılaşınca olayın vehametini anladım.
  • başta acayip korktum. ama sokağa ilk defa çıktığı belli olan bizim gibi tipleri görünce ve bizi sürekli sakinleştiren sağduyulu insanların desteğiyle, korkum azaldı. haksızlığa karşı çıkan insanların arasında olmaktan huzur duydum. yaşadığımı hissettim. 
  • met üst'üm ne güsel söyledi : sinirlenince çok güsel oluyorsun türkiye... güselleştik gerçekten...
  • yedik gazları, çekildik, sonra tekrar yürüdük, gene gaz attılar. sonra gene geldik. tek yaptığımız alkış protestosuydu. bütün gece gaz bombası bitmedi.
  • eve geldiğimizde doğal olarak hemen tv'yi açtık. hiçbir kanalda haber olmayınca, "yaşadıklarımız gerçek değil miydi, niye hiçbir yerde bir haber yok?" diye delirdik. tabi en çok delirteni de cnntürk'ün penguen belgeseliydi. medyanın çaptan düştüğünü biliyordum da bu kadar çapsız olabileceğini düşünememiştim. yazıklar olsun...

  • o gece, ece temelkuran'ın yazdığı twit de çok anlamlıydı: Evet, Diyarbakır'ı da 30 yıldır bu medyadan izlediniz! Şimdi herkes her şeyi anladıysa beraberce önümüze bakabiliriz!
  • bu medya yokluğunda, twitter ve halk tv imdadımıza yetişti! twitter'ı efektif kullanmaya başlamak da, bana bu dönemde nasip oldu. hoş hala oradan birşeyler yazmıyorum ama rt'yi bile bilmeyen bir insandım, şimdi fikrine değer verdiğim insanları oradan takip ediyorum ve  önemli şeyleri paylaşıyorum. bu da bir aşama benim için:)

  • neyse her günü, böyle uzun uzun yazmayacağım. sonraki günler de her gün olamasa da gezi'ye gittik. 
  • her gün gündem değişti, gelişti...şahane görüntülere sahne oldu gezi. 



  • ve şahane mizaha...gençlerin dünyayı algılama şekline ve en zor durumlarda bile en şık şekilde cevap vermelerine hayran oldum ve gençlerimizle gurur duydum! odlü'lü gençler de mezuniyet törenlerindeki protestolarıyla ayrı bir "saygılar!"ı hakediyor!




  • işte bu noktada john lennon'a da bi selam göndermek istiyorum...
  • "toma, poma" gibi kavramlar girdi hayatımıza. 
  • çapulcu olduk. çapulling şarkılarıyla dans ettik.

  • kırmızı elbiseli kadın, duran adam, çıplak adam gibi sahici kahramanlarımız oldu.  çocuklarının yanına direnişe desteğe gelen anneler ise benim baş kahramanlarım oldu. ezeli rakipler bjk-fener-gs taraftarları biraraya geldi. çarşı gönüllere taht kurdu. takım tutmam ama beşiktaş benim takımım oldu.
  • tencere tavalar çalındı günlerce. ışıklar yakıldı söndürüldü. tencere tava çalınmasından komşu kavgalarına geçiliyordu ki, eylemler şekil değiştirmeye başladı.
  • sansür uygulayan medya kuruluşlarını, holdingleri protesto ettik ve hala da protesto etmeye devam ediyoruz. bu durumdan en çok yakınan defne oldu. "oraya gidelim, yok gitmiyoruz, buraya gidelim, yok gitmiyoruz, dondurma alalım, kitap alalım, yok oralardan almıyoruz..." 
  • defne'nin yanında çok gaza gelmemeye çalışsak da, o da tüm olanlardan bir şekilde etkilendi. mesela evde monopoly oynarken, taksim'e geldi piyonu. taksim'i neşeyle almak isteyip, "her yer taksim, her yer direniş" sloganı attı:) abbasağa parkı'na foruma gittiğimizde, gümbürtülü bir ses geldi yakınlardan. ben "acaba havai fişek mi? "diye sorarken, " ya da biber gazı?" diyiverdi. neyse, yaşının çok ötesinde şeyler vermemeye çalışsak da, o alacağını sünger gibi almaya devam ediyor...
  • yurtdışı basın, bizi, bizim medyadan daha net anlattı. gelişmeleri ironik bir şekilde yurtdışı basından takip ettik! gezi'deki durumu anlatan tayvan animasyonunu anlamak için, o dili bilmeye elbette ki gerek yoktu...
  • yurdışından gezi'ye birçok destek geldi. joan baez, patti smith, chomsky... gibi sevdiğim insanlar gezi'ye destek verdi. 

  • gezi, tüm direnişlerin sembolü oldu. 
  • uzun yıllardır ülkemle ilgili duyduğum umutsuzluğum, gezi sayesinde azaldı. "benim hala umudum var "şarkısını mırıldanmaya başladım...
  • haksızlık arttıkça, halk sokağa dökülmeye devam etti. ya da halkın %50'si mi demeliyim? doğru ya, rte, "halkın yarısını zor evde tutuyorum dememiş miydi?" ne güsel insanlardı o antikapitalist müslümanlar...bu dönemde başta rte, tüm devlet yetkilileri en nadide demeçlerini verdiler. favorilerim: 
  • milli eğitim bakanı nabi avcı: “muhalefetin senelerce uğraşsa da başaramayacağı bir şeyi 5 günde başardık ve normal koşullarda bir araya gelmesi düşünülemeyecek olan birbirinden çok farklı kesimleri grupları, fraksiyonları toz duman içerisinde birbirleriyle buluşturduk.” 

  • ankara bbb melih gökçek : "vallahi sizi bir kaşık suda boğarız ama dua edin ki biz demokrasiye inanıyoruz.. bizde kaba kuvvet ve eşkıyalık yok" 
  • istanbul valisi hüseyin avni mutlu: "gençler, gezi parkında kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış doğru mu? aranızda olmak isterdim."
  • işte bu güzellemelerden sonra olanları yazmaya elim bile gitmiyor. sadece haklarını talep eden onlarca insan, polisin ve hükümetin orantısız gücüne maruz kaldı. yüzlerce kişi sebepsiz yere gözaltına alındı. gaz saldırılarında yaralanan insanlara yardım eden doktorlar sorgulandı. adliyeden avukatlar yaka paça çıkarılarak gözaltına alındı. mesleğini hakkını vererek yapmaya çalışan insanlar boyun eğmedikleri için cezalandırıldı ve cezalandırılmaya devam ediyor. olaylarda birçok genç insanımız yaralandı, bazıları gözünü kaybetti. en acısı da, 5 genç insanımızı bu vahşi saldırılarda kaybettik. o gençlerin anne babalarının yüzü gözümün önünden gitmiyor...
  • umutlu başladım yazıya ama bu acılar yüreğimi dağlıyor. 
  • bu gençlerimiz için, çocuklarımız için, kendimiz için artık kıçımızı kaldırma zamanı. 
  • dünya değişiyor. bu bir tek rte meselesi değil bana göre. bu şekilde tüketmeye devam ederek, bu hırsla, birbirimizin üzerine basarak bir yerlere gelemeyeceğiz. sadece dünyayı yok edeceğiz. hakkı yenen için sesimizi çıkarmadığımız sürece, iç çığlığımız biraz daha büyüyecek. artık hayatımızın sorumluluğunu almaya, birbirimizi anlamaya, birbirimize destek vermeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. başkasına el vermediğimiz sürece, kendimizin de kurtulamayacağı çok açık değil mi? 
  • gezi benim için, birçok insan için bir uyanış oldu. artık geri döndürülemez bir noktadayız. iyi ki de öyleyiz...gezi'de birçok güsel tohum atıldı, şimdi onları yeşertme zamanı! yapılan bütün eziyetlere rağmen, insanca mücadele devam ediyor ve devam da edecek...
  • "sen ne yaptın?" derseniz... şu dönem parklarda yapılan forumlara katılmaya çalışıyorum. pazar günü de bir parkta şenliğe katıldık, onun ayrıntılarını da bir sonraki yazıda yazacağım. 
  • bundan sonrası için neler yapabileceğime bakıyorum,  gelin birlikte neler yapabilirize de bakalım...ben dünyayı güselliğin kurtaracağına inanıyorum...
  • yazıyı da bu dönemde yapılan bir belgesel ve birkaç gezi şarkısıyla bitiriyorum. 
  • "yaşasın bağzı şeyler!":)))