Featured Post

25 April 2013

ayna ayna söyle bana...

bu akşam saat 9 civarı...

f: hadi defne yatma zamanı geldiii...
d: hep sizin kurallarınıza uymak zorundayım, ne sıkıcı...
d: benim kurallarım da olsun...
f: ne gibi? neymiş, söyle bakalım kurallarını...(defne kurallarını anlatırken, iç sesim kendisine cevap veriyor, parantez içleri: iç sesim)
d:
-her gün ailecek 1 saat oyun oynayacağız. (oynamıyor muyuz yahu?)
-her gün 4 saat telefonu bırakacaksınız. (evde olduğunuzda telefon melefon istemiyorum mesajı çok net! haklısın ne diyim.)
-yatma süremi arttırıyoruz. büyüyorum ya:) 9.30'u 10 geçe yatıyorum. ya da 10 olsun. 
(kaçta yatarsan yat, sabah kalkma vaktin değişmiyor ki be kuzum, yat biras, uyu biras)
-her gün 1 saat film izleyeceğim.
(burada hiç masumu oynama, bu konuda limit şart sana, hafta içi yarım saat, hafta sonu 1 saat iyidir, zaten ev dışında sınır tanımıyorsun...)
-her gün 13 saat bilgisayara bağlanmayacaksınız.
(haftasonu bilgisayar da olmasın diyorsun sanırım, bilgisayarı görünce senin de canın oyun, ı-pad istiyor. bunlara dikkat ettiğimizi düşünüyorum aslında ama işin ayarı kaçıyor arada demek...)
-her gün en az 10 sayfa, en çok istediğim kadar bana kitap okuyacaksınız.
(hımmm, 10 sayfa iyi de, "en çok istediğim kadar" ne demek?)
-yemeklere zorlamayacaksınız.
 (burada sakinliğimi koruyamıyorum, "pes defne, bunu bari deme bana, sen zorlama nedir biliyor musun acep?" diye dış sesim sesini çıkarıyor!)
-her gün ama her gün en az 50 sayfa kitap okuyacağım.
(f: biras fazla olmadı mı defne? kural olmasa?  d:olsun, okumayı seviyorum.)
-her gün 1.5 saat kendim vakit geçireceğim. fena diil, di mi kurallarım?:)
(bu kuralı ne kadar içtenlikle koydun bilmiyorum ama ben sevdim:), kendi kendine vakit geçirmenin önemini, şahaneliğini o kadar kafana kakmışım ki, bunu da söylemek durumunda hissettin sanırım?)
-haftasonları cumartesi 2 sayfa, pazar 2 sayfa ödev yapacağım.
(ah kıyamam sorumluluk sahibi kuzum benim, "ödevlerime karışmayın" derken varmış bir bildiğin)
-yemekten önce saçlarımı toplayacağım.
(oooh en sevdiğim kurallarından biri bu oldu:)

d:ee oldu mu kurallarım?
f: dur bakalım, kurallarını yazdım. yarın sen, ben, baban bunların üzerinden konuşuruz, ne yapabiliriz, ne yapamayız bakarız...

kıssadan hisseee...

kuralları sorgulayalım, ben bile bu yazıda bu kadar "kural" yazmaktan rahatsız oldum, ne kadar az kural o kadar iyi aslında, içimde "another brick in the wall" şarkısı çalıyor niyeyse...

isyankar defne'nin doğumgünü pastası


hadi iyi geceler...





16 April 2013

gestalt coşkusu...

oooy oy oooooy...bir gestalt'a başladım ki, geri dönemem hallerindeyim...
nedir bu seni senden alan (ya da beni bana getiren:) gestalt diye soracak olursanız;
"gestalt'ı pek güsel bir yazıyla özetleyen mustafa 'ya ve şahane bir şarkıyla süsleyen oğul 'a yönlendireceğim sizi...çok iyi ifade etmişler olan biteni...
doğal gestalt ustası yasmin'e de queen için sevgilerimi yolluyorum buradan...
anlayacağınız bugün şarkılarla coşuyorum...
bu coşkuyla ben de iki parça paylaşıyorum...biri sezen'den diğeri bülent ortaçgil'den geliyor...bugün iki şarkı da içimde, mırıldanıp duruyorum...
hadi size de iyi dinlemeler...:)






05 April 2013

bağımsız radyo neyle yaşar?

bu sene 10 yaşına basan "açık radyo dinleyici destek projesi"nin sloganı bu:
"bağımsız radyo neyle yaşar?" "dinleyicisiyle..."
hakikaten öyle...
*
şu istoş'un trafiğini çekilir kılan tek şey benim için "açık radyo"! bu ülke için de ümidimi korumamı sağlayan güsel bir sestir açık radyo! herkese, her sese açık radyo!
geçen sene de şenlik zamanı yazmışım, tık, o yüzden uzun uzun yazmayacağım ancak henüz açık radyo'yu dinlemediyseniz, açık radyo'ya lütfen kulak veriniz: 94.9. (erarslan sağlam'ın ısrarcı sesi sizi yıldırmasın, çok gönülden destek toplamaya çalışıyor:)
dinleyicisi iseniz, zaten çoktan radyoya destek vermişsinizdir...henüz radyoya destek vermediyseniz, dinleyici destek hattı numarası: 0212 3434141



viva açık radyo!


03 April 2013

herşey çok güsel olacak...

bugün yakın bir arkadaşım beni arayıp, "kızım hayata 15 gün ara mı verdin gerçekten? hiç sesin sedan çıkmıyor:)" dedi. ah ne iyi olurdu gerçekten öyle olsaydı ama iş yoğun bu sıra, ondan sesim çıkmıyor. bugünkü filmime bir toplantı sebebiyle yetişemedim. her sene böyle firelerim olur aslında ama bilet yanmasın, en azından benim yerime birileri girsin filme isterim. en kötüsü iksv'ye bu şekilde bağış yaptım diye düşünürüm. biraz önce beyoğlu'nda bulunan arkadaşıma biletlerin fotosunu çekip gönderdim, umarım girebilir filme...
madem yetişemedik filme, başka şeylerden bahsedeyim...

geçen cumartesi mutfakta yemek yaparken, mazhar'ı dinlemek istedim. ıpod'da hem solo albümünden hem de "herşey çok güsel olacak" filminden müzikler dinledim. pek iyi geldi.
"herşey çok güsel olacak"'ı seyretmiş miydiniz? bana göre cem yılmaz'ın en iyi filmidir. müziklerini de çok severim...

meğer mit seyretmemiş filmi. pazar günü biz defne ile sinemadayken, filmi almış. sevindim. dün akşam seyrettik. hoş filmin bir kısmında ben çok tatlı bir uykuya daldım ya, neyse... uyku sırasında, mit'in kahkahalarını duymak bile yetti...

eğlenceli filmdir, bakmayın siz benim filmde uyuduğuma, ya yorgun olduğumdan ya da 2. kez seyrettiğimdendir, ya da ya da filmi seyrettiğim dönemdeki haliyle hatırlamak istediğimdendir. hatıralarıyla seviyorum filmi. (yasmin, ilk gençlik yıllarımızda, assos-kazdağı arasındaki minibüs yolculuğumuzda, kaptana bu albümü bağırttıra bağırttıra çaldırdığımızı hatırlar mısın?:)

bu da filmde sevdiğim parçalardan biri...



bu arada, akşam cnbc-e'de peter sellers'ın "the party" filmi varmış, seyretmediyseniz, hararetle tavsiye ederim:)

hoşçakalın...