Featured Post

04 April 2014

Sanatçının Yolu-Julia Cameron

İki gündür gripten yatıyorum. İnsan hasta olduğuna sevinir mi? Sevinmez elbet ama bu sefer çok ağır geçirmiyorum gribi ve fakat yataktan çıkacak da enerjim yok. Yani bir nevi olana teslim olma halindeyim. Bu da iyi geldi.
Ev, yapılacak işler bekliyor. Beklesinler bakalım biraz.
Bir tek Defne'yi okula bırakıp alma durumum var. 2 gündür de arkadaşlarına gidiyor okul çıkışı, o da şahane oldu!
*
Bu iki gündür yatakta "Sanatçının Yolu" adlı kitabı 2. defa okuyorum. Çok enteresan, kitabı ilk okuyuşum, gene hasta olduğum bir güne denk gelmişti. (Baş dönmelerimin olduğu dönem, o sıra nasıl okuduysam?). Kitabı Elif hediye etmişti bana. (Hani bazı insanlar vardır, çaktırmadan, tatlı bir dokunuşla hayatınıza güzellik, yenilik ve bilgelik getirirler. Elif de öyle bir insan işte benim için. Bu kitabı da sakince, iki lafın arasında verivermişti bir gün bana. Kitabı yazarken, onu anmadan geçemedim:)
Kitaba dönersek, itiraf etmeliyim ki, kitabın kırmızı kapağına baktığımda, biraz kuşkulu yaklaşmıştım kitaba ancak okumaya başladıkça çok sevmiştim. İçinde yaratıcı doğamızı ortaya çıkartmamızı sağlayacak birçok alıştırma ve güzel saptamalar var. O dönemde bu kitap çok iyi gelmişti bana. İş hayatıyla ilgili aldığım kararlarda bile, bu kitabın bende etkisi olmuştur.
*
Kitabı bu sefer farklı bir sebepten elime almıştım ancak altını çizdiğim noktalara, aldığım notlara bakmaya başlayınca, kendimi de tekrar gözden geçirme fırsatı buldum:)
*
Kitap aslında öyle pat diye okunacak bir kitap değil, 12 haftalık uygulamalı bir okunuşu var ancak ben kitaba ikinci defa baktığım için; ilk gün okuma, 2. gün de okuduklarımdan kendime not çıkarma yaptım. O dönem beni etkileyenlerle, şimdi okuduğumda bana dokunanları toparlayınca, ortaya 20 sayfalık bir not çıktı. Yazınca, yazmayı ne kadar çok özlemiş olduğumu gördüm. Bir rahatlama, bir güç geldi üzerime.
*
İşte onun gazıyla, bloga da yazayım istedim. Yok yazarım bundan sonra. "Gölgelerin gücü adınaaaa, güüüüç bende artık!!!" kıvamına geldim 2 günlük yoğun temasla:)
*
Hadi kitaptan minicik bir alıntı yapayım da, sonrasında gelsin artık bahar...
*
Her yaratıcı yaşamın kuru mevsimi vardır...Yaşam güzelliğini yitirir, işimiz mekanikleşir, boş ve zorlanmış gözükür. Söyleyecek hiçbir şeyimizin kalmadığını hissederiz ve hiçbir şey söylemek istemeyiz. Böyle zamanlarda sabah sayfalarını yapmak çok zordur ve çok yararlıdır. (Füs not:Sabah sayfaları, her gün kendinizle ilgili içinizden ne geliyorsa yazacağınız 3 sayfa)
Kuraklık sırasında Tanrı ile mücadele etmekteyiz...
Kuraklık sırasında duygular kurur. Su gibi altta bir yerlerdedirler ama onlara ulaşamayız... Kuraklık, gözyaşı içermeyen bir keder dönemidir...
Kuraklık korkunçtur. Kuraklık incitir...
(Ama) kuraklıklar da sona erer.
Kuraklık sayfaları yazdığımız için sona erer. Umutsuzluk içinde yere kapaklanmadığımız ve yerde kalmadığımız için sona erer. Kuşku duyduk, evet ama sendeleyerek devam ettik.
Yaratıcı yaşamda kuraklık gereklidir. Çölde geçirdiğimiz zaman bize belirginlik ve merhamet kazandırır. Kuraklıkta iseniz, bilin ki bunun bir anlamı vardır! 












No comments:

Post a Comment