Featured Post

06 April 2014

33. İstanbul Film Festivali Koşturması Başladı:)

33. İstanbul Film Festivali dün başladı! Ben de festivale 3 filmle biraz bodoslama daldım!
*
İlk film, çocuk menüsünden "Amazonia" idi. Belgesel tadındaki filmde, insanlar tarafından büyütülmüş bir maymunun, kaza ile Amazon ormanına düşmesi ve sonrasında vahşi hayattaki yaşam mücadelesi anlatılıyordu. Filmde hiç seslendirme yoktu, tamamen doğadaki hayvanların seslerini, iletişim şekillerini izleyerek filmi anlamaya çalışmak gerekiyordu. Film, çocuk menüsünde yer aldığından, "bir parça seslendirme desteği olsa, çocukların ilgisi daha yukarıda tutulabilirdi belki?" diye düşünmeden edemedim. Kolaya da kaçıyor olabilirim. Bir sıra uyukladığım için de bunu söylemiş olabilirim. Siz benim uyuklamama bakmayın, doğal yaşam ile ilgili belgesellere düşkünseniz, iyi bir filmdi diyebilirim. Çocuklar sevdi mi derseniz, "biraz sıkıcıydı ama heyecanlı yerleri de vardı" dedi bizimkiler...
*
Diğer 2 film, akşam karşı yakadaydı. Akşamüstü Defne'yi dayımlara bıraktıktan sonra, kendimce karşıya geçişle ilgili iyi bir plan yapmıştım. Daha tamamen iyileşmediğim için, hadi dedim, şimdi metro, metrobüs uğraşmayayım, arabayla Üsküdar'a ulaşıp, oradan vapur sefası yaparak karşıya geçeyim. Fikrimi beğendim ve uygulamaya koydum. Üsküdar'a geldiğimde saat 18.00 idi. Filmimiz saat 19.00'da İstanbul Modern'de olduğuna göre, vakit olarak iyi bir zamanlama yapmıştım. Afferimdi bana. Arabayı parkettikten sonra, pıt diye karşıya geçecektim...Tabi arabayı parkettikten sonra! Sahilde, fenerin olduğu alanda, İspark'ın otoparkını gözüme kestirmiştim ama bir vardım ki, görevliler nayır kafa hareketleriyle, bana "DOLU" yazısını gösteriyor. Nikah dairesi varmış meğer otoparkın yakınlarında. Bütün düğüncüler toplanmış, otopark zıngazınk! Başka bir yerde elbet otopark bulurum diye düşündüm. Zor bulursun Füs! Korkunç bir trafik içinde, 2 kere Üsküdar'da tur attım. Sonra tekrar sahildeki otoparka geldim ve "kusura bakmayın, yer açılıncaya kadar burada beklemek istiyorum, başka yer bulamıyorum" dedim. Neyse ki görevliler anlayışlı çıktılar ve kenarda beklememe izin verdiler. Bu sırada saat 18.40 oldu mu? Ooooof of! Saat 19.00'da İstanbul Modern mi demişti birisi? Neyse ki, bir araba çıktı o sırada otoparktan. Ben arabayı geri geri parkettikten sonra(hayatta yapmakta en çok zorlandığım şeylerden biridir), Üsküdar motor iskelesine doğru depar koşusuna başladım. Heyhaaaat, yaş  oldu 40, 20 senedir değişen birşey yok. Her film fest'e koşarak gidiyorum...Mecazi anlamda değil, baya bayaa koşuyorum... Koş Füs koş!
*
Soluk soluğa Üsküdar-Kabataş motoruna yetişiyorum. Saat 18.50! Bu sırada zaten karşıda olan Mit, çoktan sinemaya varmış. Dur diyorum "sana biletin fotosunu çekip göndereyim, sen gir içeri, ilk 10 dk reklam nasıl olsa. Yetişirim elbet?"
*
Saat 19.00. Kabataş'tayım. Bir yandan da "dıdın dııııın, dıdın dıııııın, dıdın dııııın, dıdın dıııııın, dırı dıt dıt dırııııt!..." diye içimden iç ses müzik yapıyorum, halaa sinemaya yetişme umudum var! Ancak tramvayla felan yetişmeme imkan yok. Neyse ki, Tophane tarafına trafik açık! Taksici kafa biri çıkıyor, tüm ışıklar şansıma yeşile dönüyor. Mit'e telefon ediyorum, "yetişiyorum!" diye. Kaptan bu kadar telaşla neye yetişmeye çalıştığımı soruyor, "filme" deyince gevrek gevrek gülüyor. "İyi seyirler" diyor arabadan inerken arkamdan:)
*
Gelin görün ki, İstanbul Modern'in otopark girişindeki görevliden tut, güvenlik geçişindeki görevliye kadar "film başlamıştır, boş yere gitmeyin" geciktirme sohbetleriyle birkaç dakika daha vakit kaybediyorum...
*
Pancarlaşmış halimle soluk soluğa sinemaya varıyorum. İKSV'nin 20 yaşında ha var ha yok görevli çocukları "film başladı, maalesef alamıyoruz" diyor. Kendilerince çok haklılar tabi. Ama saat 19.10! "Siz gençsiniz, 20 küsur senedir ben bu fest'e geliyorum, karşıdan geliyorum. Reklamlar yeni bitti, biliyorum, ayrıca koltuklar da numarasız, içerde eşim var. Emek zamanında, Emek'in emektarları bizi içeri alırdı usulcacık, Emek gidince çok şey değişti hayatımızda çooook..." hanımteyze konuşmalarına geçiyorum. "Evet öyle efendim ama bit bit bit..." Neyse ki, bu konuşmaların arasında Mit'e "içeri almıyorlar" diye bir mesaj gönderiyorum. Mit hemen kapıdan çıkıp,  nezaketle "benim eşim, film şimdi başladı, içeri gelebilir değil mi?" diyor. Görevliler hafif bir "ne yapsak acaba?" duraksaması yaşıyor ama hızlı, sessiz bir göz temasıyla çocuklarla anlaşıyoruz ve Mit beni içeri alıveriyor. İşte o an, Mithat gözümde bir kahramana dönüşüyor:))
*
Bu arada filme girdiğimde saat 19.12. Salon çok dolu değil, kenar koltuklara sessizce yerleşiveriyoruz. Ben de filme geç gelenleri sevmem ama bu kadarlık kaçağa da birşey demem. Siz de demeyin lütfen:). (Ben de bir daha arabayla yola çıkmayayım:)
*
Eee filmler neydi diyecek olursanız, bu sene Türk Sineması'nın 100. yılı imiş. Bunun şerefine, festivalde "Bu İkiliye Dikkat" adıyla Türk Sinemasının çeşitli sebeplerle kült olmuş filmleri gösteriliyor. Bizim cumartesi gittiğimiz iki filmde de tema, ünlü kişilerin kendilerini beyazperdede oynamalarıyla ilgiliydi. İlk filmde; Zeki Müren "Beklenen Şarkı" ile, diğerinde Emel Sayın "Mavi Boncuk" ile karşımızdaydı.
*
"Beklenen Şarkı", 1950'li yıllarda Zeki Müren'in yaptığı ilk filmmiş. Ne güzel şarkıları varmış bilmediğim...Zeki Müren'in o ilk yıllardaki sesini daha çok seviyorum. Film türü itibariyle, dram olarak adlandırılabilir ancak 1950'li yılların Türkiye'sinden bu zamana o kadar çok şey değişmiş ki, en dramatik sahnelerde bile seyirciler olarak güldüğümüz durumlar oldu. O yılların naifliğini kaybetmek üzücü, öte yandan oyunculukların yıllar içinde geliştiğini görmek de sevindirici. Beklenen şarkı hangi şarkıymış diye merak eder misiniz?  Youtube'tan filmin şarkısını birebir koyayım isterdim. Gelin görün ki, youtube, yalnız ve güzel ülkeme yassah!!! Elbet açılır yakında ve orijinalini koyarım. Şimdilik dailymotion ile yetineceğiz maalesef, ben de severim bu şarkıyı...


Zeki Müren - Beklenen Şarkı paylaşan: girlinterrupted_168
*
Emel Sayın'ın Mavi Boncuk'u ise, Hababam kadrosu ve Ertem Eğilmez ile seyredilir oluyor. Onun da orijinal müziğini youtube açılınca ekleyeyim.
*
Türk filmleriyle yetişen bir nesildenim. Bu sene biletlerimin bir bölümünü bu tarz filmlerden aldım. Sanırım o dönemlerin masumiyetini hatırlamak iyi geliyor bana...
*
Son olarak kendime kıssadan hisse: Günde bir film iyidir Füscüm:)
*
Hepinize film tadında güzel günler dilerim...


No comments:

Post a Comment