Featured Post

08 April 2014

Hişt Hişt Füs!

Bir süredir, sabah uyandığımda, tatlı bir kuş sesi duyuyorum bahçeden... Belki uzun süredir bu kuş vardı ama ben yeni duymaya başladım sesini. Her sabah uyandığımda, artık dikkat kesiliyorum sesine...Güne onun sesiyle başlamak yüzümü gülümsetiyor...
*
Defne ile okula yürüyerek gittiğimizi söylemişimdir muhtemelen. Sabahları okula giderken, ben yolumuzun üzerindeki çiçeklere, hayvanlara "günaydın" derim. Defne "delisin sen anne" diyor ama aslında bu durum bir yandan da hoşuna gidiyor sanırım. Çünkü babasının onu okula bıraktığı bir gün, babasına benim hallerimi; gülerek, keyifle anlatmış:)
*
Bugün, yürüyüş yolumuzdaki çiçekleri, hayvanları yazmak geldi içimden...
İşte rotamız:
Mor salkımlar:
Onlara sadece günaydın demekle kalmıyoruz tabi ki...Onları koklamadan geçersek, kendilerine çok ayıp olur...Görürseniz, siz de kaçırmayın, geçti geçecek zamanları...


Ördekler:
Okulun kümesi. Ördekler de benim gibi uykuya düşkünler sanırım. Okula vardığımız bazı zamanlarda henüz uyanmamış oluyorlar...Merak etmeyin tüm gün kümeste değiller, özellikle çimenlerdeki halleri çok komik...


Tavuklar, Horozlar, Tavuskuşları:
İster inanın ister inanmayın, ben "günaydın tavuklaaar, günaydın horozlaaar, günaydın tavuskuşlarııı!" dediğimde, bir horoz öterek mutlaka karşılık veriyor!
Geçenlerde Defne'yi bırakıp eve dönerken, bir tavuskuşu da kanatlarını açıp, görsel bir şölen sunmuştu bana. Ona da teşekkür ettim:)


Son olarak sardunyalar, menekşeler:
Nedense onlara günaydın dememi yadırgamıyor Defne, "heh bunlara günaydın de" diyor:)


Defne'yi okula bıraktıktan sonra yarım saat okulun bahçesinde tur atıyorum. Genelde yanıma telefon almadığım için, bazı bahar açmış ağaçları çekemiyorum, neyse bol bol içime çekiyorum kokularını...

Bir de çok kızgın bir köpek var, kulübesinin yanından geçtiğimde bana çok fena havlayan. Bilmiyorum "günaydın, hişşşt sakin ol, tamam ben dostum" felan demelerimden sonra, biraz sakinledi gibi son günlerde ama gene de, onun yanından her geçişimde biraz tırsıyorum. 

Aaa bunu anlatmadan geçemeyeceğim. Geçen gün okulun bahçesinde yürürken, yerde kırık bir dal gördüm. Hatta önce üstüne basıp yürümüşüm. Sonra farkettim, geri döndüm. Dal parçasının üzerinde tomurcuklar vardı. "Bu dalı suya koysam birşey olur mu acep?" dedim ve bakın ne oldu?

1.gün
2.gün 
3.gün
4. gün biraz daha açtı minik dal, sonra bitti kısa yaşamı. Kırık bir dal bile yaşama böyle tutunuyor işte...Doğayı izlemek, gözlemek, aslında ne büyük öğretiler barındırıyor içinde... Doğuyoruz, yaşıyoruz, ölüyoruz, tekrar doğuyoruz...
*
Son olarak; okulun kapı görevlilerine de bir selam göndermek istiyorum buradan. Özellikle bütün veliler gittikten sonra, kapıda kitabını okumaya başlayan güleryüzlü görevliye ve "kaçıncı tur?" diye bana zaman zaman soran meraklı görevliye...
*
Bu yazıyı yazarken, Sait Faik geldi aklıma... En iyisi; önce kendi ünsüz sözümü söyleyeyim, sonra da sizi Sait Faik'in o güzel sözleriyle başbaşa bırakayım... Sevgiler... 

"Bazen doğadan gelir hişşşt hişşşt sesi, duymaya çalışmak gerek..."(Füs)

Hişt Hişt

Nereden gelirse gelsin, dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, attan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları...

Sait Faik Abasıyanık





2 comments:

  1. Sen bana çok iyi geliyorsun Füsün, hep yaz e mi...

    (Zümrüt)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Aaa Zümrütcüm, ne güzel seni burada görmek:) Çok sevindim mesajına:)

      Delete