Featured Post

31 May 2013

gezi parkı'ma dokunma!

şu an öyle bir durumdayım ki, hiçbir şeye konsantre olamıyorum. boğazım düğüm düğüm. yalnız ve güsel ülkemde olanlara içim acıyor. öyle bir duruma geldik ki, artık yeşili talep etmek bile suç oldu. gezi parkı'nın avm olmamasını istemek bir vatandaşlık hakkıdır. yeşil bizim hakkımızdır. zaten hepi topu 3-5 yeşil alan kaldı istanbul'da, tek nefes alabildiğimiz alanlara saldırmayın, yeter artık!

bu nasıl bir hırstır? nasıl bir zihniyettir? anlayamıyorum. talep ettiğimiz tek şey yeşil alan. bu kadar basit! bu polis saldırıları, biber gazları, basınçlı sular neyin nesi? hangi akla mantığa sığar yapılanlar? nasıl rahat uyur bunu yapanlar?

birkaç gün önce londra'daydım, şehrin merkezindeki regent park'ta sere serpe çimenlere yayılmış insanların rahatlığını, mutluluğunu düşünüyorum şu an. şu yaşananları onlara anlatsak, nasıl bir tepki verirlerdi acaba?

nasıl düşünsem diye düşünüyorum, bir yanım çok umutsuz ama diğer taraftan da umudumu korumak istiyorum. kurban moduna girmeye niyetim yok. insanların sesini duymazdan gelemezler. sesimi, sesimizi daha çok çıkartmak, en azından mücadele etmek lazım diye düşünüyorum. aslında düşünceden öte, daha çok eylem gerekiyor. gezi parkı'na gideceğim bugün.
"her şerden bir hayır çıkar" diyerek kendimi mi avutuyorum acaba?
olsun inandığımı söylemeye devam: parklarımıza, yeşilimize dokunmayın, yaşam hakkımıza dokunmayın, yeteeeeeer!!!

bunlar da yaşandı, tarihe geçsin...
nasıl yeşil istersiniz dayağı...
hayalimdeki yer, mutlu sonla bitireyim, neden bizim de regent park gibi parklarımız olmasın?


20 May 2013

pazar listesi

dün akşam yatmadan önce, radikal'de gündüz vassaf'ın yazısını okudum. düşünmeye değer şeyler listelemiş bence. gündüz vassaf'ı duyalım:)


Küresel ısınmanın tetikçisi, atmosferdeki karbondioksit oranı son 400 milyon yılın en yüksek düzeyinde. Alo! Beni duyuyor musunuz?
1. Devlet dairesinde, berberde, karakolda, kahvede, okulda çerçeveli devlet büyüğü resmi yerine bir yaşını geçmemiş çocuk resimleri konmalı.
2. Her ülkede yılda bir gün bayraklar indirilip dünya vatandaşlığı günü kutlanmalı.
3. İnternet iletişim hakkıdır. Ücretsiz olmalı.
4. Herkes için yeni otomobil alınması 10 yılda bir olarak sınırlanmalı.
5. Mesai saatleri herkesin ihtiyacına göre esnekleştirilerek farklı saatlerde başlayıp bitebilmeli.
6. Çocuklar din seçiminde özgür kılınmalı. 18 yaşına kadar ibadet yerlerine, kültür amaçlı ziyaretler dışında alınmamalı.
7. İsimlerimiz cinsiyetimizle özdeşleştirilmemeli. Kimsenin isminden cinsiyeti anlaşılmamalı.
8. Bir gün uzayda canlılarla temas kurulduğunda, politikacılarla askerleri susturup, onları şairlere tanıştırmalı.
9. Evlilik kurumu belirli sürelerde yenilenebilir sözleşmelerle düzenlenmeli.
10. Meclis’te birbirlerine saldıran milletvekilleri ayda bir düzenlenecek maskeli baloda çember çevirip uzuneşek oynayabilmeli.
11. Trafik yeşil ışıkta durmalı kırmızıda geçmeli.
12. “Merhaba”, “Nasılsın?” gibi beylik kelimelere ambargo konmalı. İnsanlar tanışırken kendilerine özgün söz ve dokunuşlarla birbirlerine yaklaşmakta özgür olmalı.
13. Hapishanelerde siyasi mahkûmların 1 Mayıs’ları iktdar temsicilerinin onlara bizzat götüreceği çiceklerle kutlanmalı.
14. Sınır kapılarında pasaport polisleri renkli, neşeli sivil kıyafetler giyebilmeli.
15. Alışveriş merkezine dönüştürülen havaalanlarında müzeler açılmalı. Konserler düzenlenmeli. Film gösterilmeli. Kütüphaneler olmalı.
16. Otomobilleri şehir merkezinin dışına atmalı. Yaya yolları yürüyen kaldırımlar, yürüyen merdivenlerle döşenmeli.
17. İşveren, mesai saatleri dışında çalışanlarına internet ve cep telefonu üzerinden mesaj yolladığında onlara harf başına ücret ödemeli.
18. Hep devlete yükleniyoruz. Silah üretiminde çalışan işçiler greve çağırılmalı.
19. Çocuklara insan hakları, yetişkinlere çocuk hakları öğretilmeli.
20. Ufak çocukları ilk gördüğümüzde onlara şirinlik yapıp sonra yokmuş gibi davrananlara ne yapmalı?
21. “Seni seviyorum”un karşılığı “Ben de” olmamalı.
22. Uçakta, otobüste, trende saatlerce yan yana oturanlar neden birbirlerine “İyi yolculuklar” dilemekten çekinirken, biri lafı açarsa bardaktan yağmur boşanırcasına konuşurlar?
23. Birisine telefon ettiğinizde önce “Müsait misin?” diye sormalı.
24. “Çocuğum olmasaydı boşanırdım” deyip hayatı kendilerine ve çocuklarına cehennem edenler, bir de çocuklarının fikrini sorsalar.
25. Psikiyatristlerin ruh hastalığı diye koydukları teşhislerin diğer hastalıklar gibi klinik bulgulara dayanmadığı gerçeği, sigara paketlerinde ‘Sağlığa zararlıdır’ ibaresi gibi kitlelere duyurulmalı.
26. Tüketicilerin dikkatine!: ABD şirketlerinin ‘çağdaş’ zekâ testleri dünya psikologlarının ekmek teknesi. Testler o kadar çağdaş ki, Eflatun, İbrahim Peygamber ya da Leonardo Da Vinci muhtemelen çakardı. Ne yapmalı?
27. Çocuklarına kendilerini örnek gösterip sonra da onların yanında “Zamanımızda her şey iyiydi, dünya kötüye gidiyor” diyen yetişkinlere çikolatalı dondurma yememe cezası verilmeli.
28. Çocuklar son kölelerimiz. ‘Sahiplik’ kavramı, yuvalardan itibaren tartışmaya açılmalı. Otomobil sahibi olunabilir. Çocuk sahibi olmak?
29. Futbol anayasasının birinci maddesi: “Bahsi müşterek varsa şike kaçınılmazdır.”
30. Denizler, kutuplar ve uzay, devlet ve özel teşebbüs tekellerinden ırak olmalı.
31. Dil bilgisi sorusu: Evlenince evli, eldiven giyince eldivenli olurken, neden inanana tanrılı denmiyor?
32. 10 Mayıs 2013 tarihli New York Times haberine göre küresel ısınmanın tetikçisi, atmosferdeki karbondioksit oranı son 400 milyon yılın en yüksek düzeyinde. Alo! Beni duyuyor musunuz?

16 May 2013

vertigo

uzun süre yazmayınca, söze nereden başlayacağımı bilemiyorum genelde. bir süredir bloga yazmıyorum ancak defterimde kendime notlar yazıyorum. kendi kendime koçluk yapıyorum diyebilirim, o da iyi geliyor ama ayarı iyi tutturmak gerek. herşey pat diye çözülmüyor, belirli bir  akışı var hayatın, bunu kabul edip yola devam ettiğimde, daha huzurlu oluyorum.
zaten ayarı kaçırdığımda vücudum alarm veriyor. geçen gün "vertigo" denilen zatla tanıştım. adını havalı bulurdum, kafa hafif döndüğünde de fena olmuyor ama çok dönerse, işte o fena... dr'a gittim ve dedi ki; "dinlenin, hatta tatile çıkın":), üstüne bir de ilaç verdi. "ilacı kullanırken alkol alabilir miyim?" dedim. "normalde verilmez ama sizi rahatlatacaksa, neden olmasın?" dedi. sevdim doktoru:) neyse, şu an evdeyim, yavaşlamak pek iyi geldi.
hanımelileri kaçırmayın!

yavaşladığımda çevremin daha çok farkına vardığımı görüyorum. mesela başım döneli beri, daha yavaş yürüyorum, daha yavaş hareket ediyorum. parktaki yaşlıları, bebeleri daha net görüyorum. mis gibi kokan hanımelilerini, ıhlamurları daha bir sindire sindire içime çekiyorum. yapmak zorunda olduğum işleri yapıp, gerisini bırakıveriyorum...akşam evde koşuşturup durmuyorum. bir parka gidip boş boş etrafıma bakmanın keyfini yaşıyorum. hani utanmasam, "iyi ki vertigo olmuşum" diyeceğim ama vücudum bana ikazda bulunduğu için de, gerçekten seviniyorum.
bu çiçeğin adını bilmiyorum ama ilgimi çekti.

hadi bu yazıyı u2'nun vertigo şarkısıyla bitireyim, konuya uysun:). başka yazacaklarım var...