Featured Post

16 May 2013

vertigo

uzun süre yazmayınca, söze nereden başlayacağımı bilemiyorum genelde. bir süredir bloga yazmıyorum ancak defterimde kendime notlar yazıyorum. kendi kendime koçluk yapıyorum diyebilirim, o da iyi geliyor ama ayarı iyi tutturmak gerek. herşey pat diye çözülmüyor, belirli bir  akışı var hayatın, bunu kabul edip yola devam ettiğimde, daha huzurlu oluyorum.
zaten ayarı kaçırdığımda vücudum alarm veriyor. geçen gün "vertigo" denilen zatla tanıştım. adını havalı bulurdum, kafa hafif döndüğünde de fena olmuyor ama çok dönerse, işte o fena... dr'a gittim ve dedi ki; "dinlenin, hatta tatile çıkın":), üstüne bir de ilaç verdi. "ilacı kullanırken alkol alabilir miyim?" dedim. "normalde verilmez ama sizi rahatlatacaksa, neden olmasın?" dedi. sevdim doktoru:) neyse, şu an evdeyim, yavaşlamak pek iyi geldi.
hanımelileri kaçırmayın!

yavaşladığımda çevremin daha çok farkına vardığımı görüyorum. mesela başım döneli beri, daha yavaş yürüyorum, daha yavaş hareket ediyorum. parktaki yaşlıları, bebeleri daha net görüyorum. mis gibi kokan hanımelilerini, ıhlamurları daha bir sindire sindire içime çekiyorum. yapmak zorunda olduğum işleri yapıp, gerisini bırakıveriyorum...akşam evde koşuşturup durmuyorum. bir parka gidip boş boş etrafıma bakmanın keyfini yaşıyorum. hani utanmasam, "iyi ki vertigo olmuşum" diyeceğim ama vücudum bana ikazda bulunduğu için de, gerçekten seviniyorum.
bu çiçeğin adını bilmiyorum ama ilgimi çekti.

hadi bu yazıyı u2'nun vertigo şarkısıyla bitireyim, konuya uysun:). başka yazacaklarım var...




2 comments:

  1. hitchcock vertigo ve paul auster romanı vertigo da iyi gidebilir ;)

    ReplyDelete
    Replies
    1. ilk fırsatta ikisini de deneyimleyeceğim:)

      Delete