Featured Post

22 January 2014

The Secret Life Of Walter Mitty/Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı


Filmin afişini ilk gördüğümde, "Ben Stiller gene komik bir film yapmış herhalde" diyip, çok üzerinde durmamıştım filmin. Sonra birkaç arkadaşım filmi önerince, film vizyondan kalkmadan, Walter Mitty'i izlemek istedim.
Dün Mithat'la gittik filme. Filmi izlerken, bir kere daha, sinemanın benim için en iyi meditasyon olduğuna kanaat getirdim.
Henüz filme gitmediyseniz, gidin, seversiniz bence...

David Bowie'ye saygılarımla...



20 January 2014

Basit Yaşayacaksın...

Nadide resmime "Basit Yaşayacaksın" ismini verdikten sonra "Basit Yaşamak" diye bir şiirle karşılaştım internette. Yalçın Ergir adlı bir şairin şiir. Sevdim şiirini. Şiiri paylaşırken, şairden izin almalı mıydım bilemedim ama kızmaz gibi geldi bana, o yüzden basitçe paylaşıyorum şiirini:)

basit yaşamak

Basit yaşayacaksın.

Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.

Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.

Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.

El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,
atmaya kıyamadığın.

İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.

Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.

Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
“fa diyez”in mutluluğunu.

Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün

“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir “istemiyorum” diyebilmeye.

Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.

Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

basit...

Yalçın Ergir

15 January 2014

Sergi açtım, buyrun:)

Hoop 2014'ün 15 günü geçivermiş bile...Yeni yılın ilk yazısında, kendime sevdiğim ressamların eserlerinden bir sergi açmaya karar verdim:) Hikayesini de kısacık yazayım...
*
Geçen hafta Facebook'ta bir sanat oyunu başlatıldı. Normalde oyunlarla hiç alakası olmayan bir insanımdır ve fakat bu oyun çok sardı beni. Oyun şu şekilde idi:
Bir arkadaşın senin için bir ressamı uygun görüyor. Sen de bu ressamın internetten resimlerini inceliyorsun, ressamı daha yakından tanımak için; biraz interneti, kitapları karıştırıyorsun. Sonra sanatçının en sevdiğin resmini, Facebook'tan paylaşıyorsun. Senin sevdiğin resmi "like" edenlere sen de farklı bir ressam önerisinde bulunuyorsun.
Ben bu oyunu böyle anladım. (Doğrusu böyle değilmiş ama doğrusu neymiş onu da bilmiyorum, neyse sanat yeni açılımlarla güzel:) Kendimi bir hafta boyunca, Facebook'a ve sanata kaptırdım. Facebook Facebook olalı, bu kadar Facebook delisi olmamışımdır herhalde. (Gezi zamanı hariç).
Hatta Defne de kaptırdı kendini oyuna. Defne resimle ilgili kitaplarını toparlayıp, yanıma getirdi. Oradan beğendiği ressamların resimlerine baktık, beğendiğimiz ressamları arkadaşlarıma önerdim. Arkadaşlarımın önerdikleri sanatçılardan ben de yeni ressamlar keşfettim. Defne için de çok interaktif bir öğrenme süreci oldu bu oyun. "İyi ki bu kitaplarım var" dedi. Uğraşsak bu kadar iyi öğretemezdik bu ressamları, eserleri...
*
Lafı çok uzatmadan sergiye geçeyim. Bu resimlerden bazıları bana önerilen ressamlardan benim seçtiklerim, bazıları da benim önerdiğim ressamlardan arkadaşlarımın seçtikleri. Arkadaşlarımın seçtikleri eserlerde de, kendimden bir parça gördüm. Ne hoş bir yansımaymış bu...Hepsine oyuna katıldıkları için tekrar teşekkür ediyorum.
*
Normalde bu eserlere sahip olmam, imkansıza yakın durumda ama ne mutlu ki, blogumda her şey mümkün:) Bazı eserlerin isimlerini bulamadım. İsimlerini bilmediğim tablolara, ben kendimce isimler uydurdum:) (FU kısaltmasını gördüğünüzde, bilin ki; bu eserin ismi Füs tarafından uydurulmuştur.) İsterseniz, siz de kendinize uygun gelen isimleri verin eserlere:)
*
Haydi buyrun sergimize...
Neş'e Erdok (Oyuna, Gözde arkadaşım sayesinde, Neş'e Erdok ile başladım. )
Neş'e Erdok'un bu resmini kendime yakın gördüm. Adı "Düşünen Kadın" olsun.
Zerrin Tekindor (Kıymetlim!)
FU: Kalbin Aynası
Ernest Zacharevic (Sokak Ressamı-Çok keyifli, yaşayan duvar resimleri var. Bisikletin arkasında oturan çocuğa hala gülüyorum:)
FU: Çocuklar Gibi Şendik!
Paul Klee (Resim diliyle müzik dilini buluşturan ressam)
FU: İster Çalarım İster Çalmam!
Lucian Freud-Otoportre (Evet, Sigmund Freud'un torunu ve çok önemli bir ressammış)
FU: Yaşadım!
Hokusai (Ben dev dalgalarıyla bilirdim bu sanatçıyı, kaplumbağaları da unutmamış.)
FU: Hayata bir de benim gözümden bakın!
Dona Holzhandler (Kareleri eserlerinde kullanmayı çok severmiş.)
FU: Kutu Kutu Pense
Gustave Klimt (Gerçek sevgiyi düşündürür bana Klimt. Eserin adı The Kiss)
FU: An
Fikret Mualla (Çok severim bu eserini. Adı "Balon Satıcısı")
Füs: İsim bulmaya gerek yok, ismi zaten çok güzel...
Rene Magritte- The Kiss (Sanatçıyı "Lovers" eseri ile tanımanız da olası)
Füs: Enteresan, sergide 2 tane "the kiss" isimli tablo olmuş, ne diyim, sevelim sevilelim:)
FU: Kuş olsam, bulut olsam...
Salvador Dali (Çılgın, deli, dahi)
FU: Hayallere Yolculuk...
Paul Gauguin (Genelde hüzünlü Tahitili kızları konu edinse de, bu kadının hüzünle karışık kendiyle barışık bir hali var gibi geldi bana)
FU: Hüzünle karışık kendiyle barışık
Romero Britto (Bayıldım resimlerine, çok eğlenceli)
FU: Haydi gel balığa çıkalım!
Nuri İyem (Nuri İyem'in eserlerindeki kadınlar genelde hüzünlüdür ama bu resimde bir umut var.)
FU: Bir umuttur yaşatan insanı.
Erol Akyavaş (Eserin adı Fallen City)
FU: Benim de bir canım var!
Mary Cassatt
FU: 18 ay 
Hüseyin Zekai Paşa( Kuzenimin dalgasına gönderdiği bir ressam sanmıştım, gerçek olduğunu anlayınca utandım:)
FU: Doldur Kadehi
Kayhan Keskinok (İçimizdeki dişi güce ithafen:)
FU: Çiçekli kadın
Berly Cook (Defne'nin sayesinde keşfettiğimiz sanatçı, çok eğlenceli)
FU: 3 Güzeller:)
Fahrünnisa Zeyd-Otoportre
 FU: Hökümet gibi kadın
Ody Saban
FU: Dark Side of the Moon
Degas (Kıyamam kadına)
FU: Bu da geçer.
Andre Derain (Fauvizm akımının öncülerindenmiş)
FU: London beni çağırıyor.
Botero ( Şişmanlığı bu kadar güzel resmeden bir sanatçı bilmiyorum ben)
FU: Ver bir tek!
Hoca Ali Rıza
FU: Eskilerden kim kaldı?
Paul Cezanne
FU: Gidiyorum gündüz gece...
Friedensreich Hundertwasser (Keşfetmekten mutluluk duyduğumuz ressam)
Demiş ki; Cennet burada, sadece biz onu mahvediyoruz. Dünyada bir cennete sahip olmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek istiyorum.
FU: Hayal Ağacı
Diego Rivera ( Frida Kahlo'nun kocası olduğunu da söyleyim. Rivera'nın kala çiçekli resimlerini de severim.)
FU: Tanıdık Dans
Toulouse Lautrec (Paris'i Paris yapan unsurlardan biri bence Lautrec, dansçı Jane Avril'in bol bol resmini yapmış )
FU: Yaktın beni Jane
Michelangelo (The Creation of Adam) Klasiktir belki ama benim için önemli bir eserdir.
FU: His
Marc Chagall (The Birthday) Severim bu tabloyu:) Arkadaşımdan da bu eser gelince çok sevindim:)
FU: The Kiss
Henry Matisse -The Conversation (Henry ve karısı)
(2 dakka efendi ol Henry de, şu conversation'ı yapalım gaari!)
FU: Bir Saks Mavisi Konuşması
Johannes Vermeer (Mektup Okuyan Kadın)
FU: Görülmüştür. (Sunay Akın'dan esinlendim.)
Guiseppe Arcimboldo (Vertumnus- Bu eserde Roma İmparatoru 2. Rudolf'u resmetmiş)
FU: Yeme de yanında yat!
Georges Saurat (The Can Can)
FU: Red Kit'e Selam!
Roy Lichtenstein
FU: Atlı karınca
Bedri Rahmi Eyüboğlu
FU: Bin Ben Var Benden İçerü
Gelecek vaat eden sanatçı Efe Kabadayı (Fish Knows Everything)
FU: Bence de "Fish Knows Everything"
Bu serginin hazırlanmasında ve oyunda bana asistanlık yapan Defne ve "Burunsuz Fiyona'sı"
Son eser benden olsun:) Dün yaptığımız art terapide yaptığım emprovize çalışmam!
Resmin basitliğine aldanmayın, ilk halinden buraya gelene kadar çok yol katetti.
Eserime "Basit Yaşayacaksın" ismini koyuyorum.
Sergiyi gezdiğiniz için teşekkürler, umarım sevmişsinizdir:)