Featured Post

07 September 2016

Eğrisiyle doğrusuyla...

"İnsan en çok kendini özler, unuttuğu kendini..."

Evet böyle demiş ünsüzün biri...Unuttuğu kendini bulmak için de kürkçü dükkanına dönmeye karar vermiş. Paslanmış biraz ama kafasının içinde konuşmaktan da yorulmuş. Kaçacak bir yeri de kalmadığı için, oturmuş, yazmaya başlamış.

"Unutmak" fiilini kullanmak biraz abartılı olmadı mı füs? "
"Evet bir parça sanırım ama paslanmış demişti ya, idare et işte. "

Neyse, kaldığım yerden devam edeyim. Pek güzel ünlü sözler yazmışım son yazımda. Ünlü sözleri, alıntıları bilmek güzel, onları kullanmak da güzel ama herhalde en önemlisi bu sözleri gerçek anlamda anlamakta, içselleştirebilmekte. Yoksa herkeşler(ben dahil) pek güzel sözler, alıntılar paylaşıyor sosyal medyada. Hatta kafam şişiyor bazen bu kadar çok alıntı görmekten. Bilgiler, alıntılar denizi içinde yüzüyorum, hatta boğuluyorum bazen...

Yok yok boğulmuyorum o kadar, zira artık beni bir tek "gerçeklik" etkiliyor. Bir insan ne kadar gerçek? Okumuş okumamış olması önemli değil, duruşuyla oluşuyla ne kadar gerçek? Söylediğiyle yaptığı ne kadar birbirini tutuyor? Karşısındakiyle ne kadar gerçek bir iletişim kuruyor? Ne kadar kendi söylediklerine odaklanıyor? Ne kadar karşısındakini dinliyor? Akım derken sonra bokum gibi mi davranıyor? Bilmem ne statüsünde bilmem ne okullarını bitirmiş biri, artık ancak gerçekse etkiliyor beni. Yani o okuduklarını ne kadar içselleştirebilmiş, ne kadarını hayatına geçirebilmiş? Davranışlarına yansıyor mu öğrendikleri? Yoksa birtakım öğrenmişliklerle, ezbere yaşamaya devam mı ediyor? Yukardan kort kort lafları söylemekle yürümüyor artık gemiler...Teoride zehir gibi pratik dersen sallanmaktalarla hayat geçmiyor...Beni umutlandıran, söz ve eylem birliği içinde olabilen insanlar...

Hoş insanın aşkları gibi gerçekleri de değişebilir Turgut Uyar'ın dediği gibi ama olsun, özün değişmez. İşte o özdeki gerçeklik arayışındayım.

İşte bu arayışta, başlıyorum eğrisiyle doğrusuyla yeniden yazmaya...

Eylül'e de selam çakmadan olmaz. Hoşgeldin Eylülcüm...


No comments:

Post a Comment