Featured Post

12 August 2009

herşey sende gizli

Konser sonrası, iş için koptum gittim İstoş'tan. Dünya gözüyle Leonard Cohen'i gördüm ya, hallelujah diyorum da başka birşey demiyorum. Bir de biraz daha yakından seyredebilsem şahane olacaktı. Uzaktan hala yakışıklı görünüyordu. Ses, duruş, hitap herşey enfesti. 75 yaşında 3 saat konser verebilen bu güzel insana geldiği ve bizi mutlu ettiği için tekrar teşekkür ediyorum:) (Tabi O'nu getirmek için verdikleri çabadan dolayı IKSV'ye de. Sponsorsuz da bu işi yapabildikleri için, ayrı bir saygı duydum kendilerine.)

Bugün bir başka güzel insana selam göndereceğim... Tam 10 yıl olmuş aramızdan ayrılalı Can Yücel... Ne kadar çabuk geçiyor zaman, umarım Datça'da keyfin yerindedir Can Baba:)

En sevdiğim şiirlerinden biri...

Herşey sende gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin...

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


CAN YÜCEL

06 August 2009

güzel insan leonard cohen




Hem çok şey yazmak istiyorum onun hakkında, hem de ne yazsam az kalacak diye düşünüyorum. O zaten söylenecek bütün güzel sözleri söylemiş. Zaten şimdi dinleme zamanı, konsere az kaldı:)

Bir tek Bono(U2)'nun söylediklerine minicik yer vereceğim, Leonard Cohen'in hissettirdiklerini çok iyi özetliyor çünkü: O seni hayatın her aşamasında yakalar...gençlikteki idealizmine sahiptir...ilişkin dağılırken seni yakalar...zorlukları atlatmak için daha yüksek bir şey aradığında, seni tüm evrelerde yakalar...

Hangi şarkısını bloga koysam? Hangisini koysam diğerine haksızlık olacak gibi geliyor. Anthem , waiting for the miracle, a thousand kisses deep, chelsea hotel, tower of song, I'm your man, dance me to the and of love, in my secret life, hallelujah, everbody knows...

İyisi mi kısa keseyim, sadece Leonard Cohen'in I'm your man belgeselini seyretmeden hayata veda etmeyin diyim ve gideyim...




26 July 2009

severim

sevdiğim şeyleri, aklıma geldikçe bloga koyayım dedim. şu an aklıma gelen 1-2 şey...


severim...

meyveyi dalından koparıp yemeyi...

en lezzetli meyve, dalından koparılan ve hemencecik yenilen meyvedir bana göre:) ağacın altında kendinden geçerek, ellerin mosmor olana kadar, dut koparıp yiyeceksin mesela...





akşamsefasını...
çocukluğumu hatırlatır bana hep, özellikle de anneannemi, onların bahçesini... bilenler bilir, akşamsefasının çiçekleri gündüz kapalıdır, akşam açarlar, hafif ama insanı mest eden bir kokusu vardır, koklamaya doyum olmaz:)

(Çiçekleri akşam açtığı için, maalesef flashlı çektim fotoyu, daha da güseller esasında)

şeftalili pastayı...
hemen hemen hiçbir pastanede şeftalili pasta yoktur, dayanmıyor sanırım. Hafif , lezzetli ve karakterlidir bana göre. O kadar çok severim ki, her doğumgünümde(şubatta olmasına rağmen) bi şeftalili pasta olaydı da yiyeydik olurum:)

(Fotoğrafı, yemekgünlüğüm adlı bir blogdan aldım. Kendim yaptığımda onun fotosunu koyayım:)
Aklıma bir sürü şey gelmeye başladı ama onları da sonra yazarım...

24 July 2009

haftanın sonu

Hafta sonuna uygun, çok hoş bir şarkı:)




Cuma günleri valiz hazırlamak gibi
Cuma günleri seninle ilkbahar gibi
Ellerini alıp dokunmamak gibi
Gözlerini görüp de bakmamak gibi
Hiçbir cumartesi günüm bi türlü yetmedi
Asla cumartesi gece sabahla bitmedi
Ben seninim, gece benim sabah benim
Sen beni hiç düşünme, ben hep böyleyim
Haftanın sonu bi nakarat gibi
Haftanın sonu, hep aynı sözleri
Pazar günleri pazartesi alır beni
Pazar günleri elimdeki balık gibi
Gözlerini görürken ağlamak gibi
Kıymetini giderken anlamak gibi
Haftanın sonu bi nakarat gibi
Haftanın sonu, hep aynı sözleri
Haftanın sonu bi nakarat gibi
Haftanın sonu, hep aynı günleri

23 July 2009

bir tat bir doku


Bugün bir arkadaşım, Sophie Hunger 'ın muhteşem bir konserinden bahsetmiş Facebook'ta, tanımıyordum kendisini, dinledim, çok hoşuma gitti, buyrun siz de dinleyin...



beauty above all

Here you are again and everyone's aware
Even the believers join in to the state
Afraid of insufficiencies they elsewhere must deny
They're shaken by the whispering gleam of what is passing by

Hello. hello Valentine

Here you are again with all what belongs to you
Reigning over dreams that to no one else come true
The weight of such a power would break it all in two
If only you would know - yet you just don't have a clue

Hello, hello Valentine
Secretly they cry

Here you are again and we offer all to you
The longing of the ugly of those who cannot choose
The longing of the strange by differences abused
They turn inside their uniform but wouldn't dare to prove

20 July 2009

Son dakikada Rock'n Coke




Cumartesi son dakikada 1 davetiye bulunca, diğer bileti alıp gitmek farz oldu Rock'n Coke'a. Annemler buradayken abarttık bu sıra, her bulduğumuz fırsatta dışardayız. Defne de biraz anane dede ile vakit geçirsin, di mi ama:)

Aylin Aslım'a yetişmek isterdim ve fakat pek erken çıktı o da sahneye. O sıcakta, insan o şarkıların havasına giremez ki. Aylin Aslım'a ayıp etmiş bence Rock'n Coke. Biraz daha geç çıkabilirdi. Juliette Lewis'i de kaçırdım. Halbuki kadını merak ediyordum, şarkılarını dinledim ancak görmek başka olsa gerek. Duman'ı yakaladık. Askerden döneli çok oldu Kaan sanırım ama askerlik yaramış diyeceğim, performansları çok iyiydi. Her sanatçı bu sıra Micheal Jackson'ı kendince anıyor gördüğüm kadarıyla. Duman da , "Beni yak kendini yak" şarkısının arasına "Billie Jean" cover'ı yapmış, hoş olmuş. Nine Inch sevenlerini memnun etmiştir herhalde, biz kendilerini biraz dinledikten sonra festival alanında dolaşmayı tercih ettik.

Rock'n Coke sayesinde Formula 1 pistlerini de görmüş olduk ama festival ortamı için alan biraz kuru kalmış. Festival alanında şööle biraz daha çimlik çimenlik alan arıyor insanın gözleri. Fazla beton, gençleri de biraz mesafeli kılmış sanki. Konserler haricinde pek bir sakin, efendi göründü gençler gözüme. Sponsor çadırlarında internete bağlanan gençlerin hepsinin mi ekranı Facebook'u gösterir, walla gösteriyordu, ne kudretli şeymiş şu Facebook!

Bambi bile yer almış festivalde. Tabi biz eski günlerin özlemiyle hemen birşeyler yedik oradan ama günün sıcaklığını ve etin bu ortama dayanıklılığını düşünmeden yemeğe daldığımız için, ertesi gün karın ağrısı ve hafif bir mide bulantısıyla güne merhaba dedik:)

Bu tür festivallerin yapılmasını, yaşatılmasını canı gönülden istiyorum ancak... Birkaç gazeteye baktım, kimse yazmamış, şu tuvalet işini çözememiş Rock'n Coke. O gün araba kullanma sırası Mithat'ta olduğu için, istediğim gibi içebilecektim ve fakat dayanılmaz tuvalet manzaralarıyla karşılaştıktan sonra, içmeyi azalttım, içimdeki son sıvıyı da hoplayıp zıplayarak atmaya çalıştım. Bu iş bu kadar zor değil, çözen festivaller var. Hani etraf çayır çimen olsa hiç sorun değil ama böyle bir yerde festival yapıyorsan, sadece yedirip içirmeyi düşünmeyeceksin, bunun bir de geri dönüşü var di mi ama...




Neyse Prodigy zaten ööle hoplayıp zıplattı ki, tuvalet ihtiyacını uzun süre düşünmedim. Eskiden Keith Flint'in görüntüsünden, kliplerinden korkardım ama müziğini severdim, aradan onca yıl geçmiş olmasına rağmen hala korkutucu görünüyordu ama ben korkmuyordum:) Gerçekten çok iyiydiler, iyi ki gelmişler!


17 July 2009

kendi tarihimizi yazmak



Gündüz Vassaf/Tarihi Yargılıyorum kitabından





... Geleceğin tarihçilerinin günümüze bakmalarındaki engelleri kaldırmanın yolu, teknoloji ve tekelleşmenin tehditlerine önlem alarak, hepimizin günün tarihçisi olması.

Kimimiz bir yerin, nesnenin, duygu ya da çağrışımların günlüğünü tutabilir,kimimiz o gün yaptıklarımızın. Kiminin konusu, çevresinde değişen doğayı kaydetmek olabilir, kiminin teması aşkın, özverinin tanıklığı. Kimi korkularını yazabilir, kimi rüyalarını. Kimi kartpostal biriktirir, kimi incik boncuk. "Gelecekten günümüze baktıklarında, ne bilmelerini isterdik?" sorusunun cevabını, bizim için değerli, keyifli olanları aktararak ayrı ayrı verebiliriz.
Fotoğrafla, ses kaydıyla, günümüzün kokuları ve dokularıyla her birimiz geleceğe mektuplarımızı yazabiliriz. Anne ve babalarımızın genlerini taşıdığımız gibi, günümüzün tarihini kaydetmeyi kuşaktan kuşağa sürdürebiliriz. Çıkarlarına ters geldiğinden, günümüzü olduğu gibi kaydetmek istemeyen güçlerin tarihimizin malzemesini belirlemesine müsaade edeceğimize göre, biz de kaydedelim aklımıza ne geliyorsa, içimizden ne geçiyorsa.


Gündüz Vassaf'ın bir de, son gazete yazısının linkini vermek istiyorum, lütfen okuyun:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=12.07.2009&ArticleID=944707