Featured Post

16 May 2014

2014 Türkiye'si-Soma

İçim çok acıdığında sesim çıkmıyor. Çıkamıyor. 3 gündür boğazım düğüm düğüm, yüreğim yanıyor. Ama biliyorum, ateş esas düştüğü yeri yakıyor.
*
Bugün çok çaresiz hissediyorum ama bu yaşananların hiçbirinin kader olmadığını da biliyorum.
Ancak kadere sığınılan bir ülkede "ölüm bu işin fıtratında var" diye bir açıklama yapılabileceğini biliyorum.
Türkiye'nin 19 yıldır Uluslararası Çalışma Örgütü'nün(ILO) "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni imzalamadığını öğreniyorum.
Dünyanın daha gelişmiş bölgelerinde robotlarla madenden kömür çıkartıldığını da öğreniyorum.
Bunun da ötesinde, dünyada kömür enerjisine muhtaç olmadığımızı, istersek iklim dostu(insan dostu) enerjiyi üretebileceğimizi de biliyorum.
Nükleer santraller gelişmiş ülkelerde kapatılırken, bizde açılma hazırlıklarının hızla devam ettiğini biliyorum.
Öte yandan, sadece daha fazla kar hırsıyla insanı hiçe sayan bu sistemin de, er geç çökeceğini biliyorum. (Umut ediyorum!)
Herşeyden haberdar olmaya devam ettikçe, acılarımız belki artıyor ama gözlerimizdeki ve gönüllerimizdeki sis perdesi kalktığı için, resmi artık daha net görebiliyoruz. Sadece kendimizi düşündüğümüz bir dünyada mutlu ve huzurlu olamayacağımız artık çok aşikar. Hepimiz dünya denilen bir geminin içindeyiz ve bu gemideki herkesin insan gibi yaşamak hakkı. Devir sadece felaket anlarında birbirimize yardım etme devri değil, içinde bulunduğumuz sistemi yeniden gözden geçirme, birlikte evrimleşme devri. Uzun süreli bir yolculuğun başındaymışız gibi hissediyorum kendimi...
*
 "Vicdan insanın içindeki Tanrı'dır." demiş Victor Hugo.  Zaman; içimizdeki vicdanla başbaşa kalma, yanlıştan hesap sorma, doğruyu eyleme geçirme zamanı...

Başbakanlık müşavirinin insanlığa sığmayan hali unutulmasın!

No comments:

Post a Comment