Blogu yazarken bir taraftan da bugün yaptığım aşureyi yiyorum. Bugün suları içtik, yağmurda yürüyüş yaptık, oldu mu şu vakitte şimdi bu aşure? oldu oldu, pek güzel oldu...
Hürrem'i izleyince, geçe kaldık yazmaya bu akşam.
Bugün bir sunum hazırlamam gerektiği için, evden çalıştım. Çalıştım diyorum ama konsantre olana kadar öğleyi buldum. Bazen yapman gereken bir iş vardır ve sen onu yapmamak için binbir iş icat edersin ya, bugün aşure de güzel bir icat oldu bana.
Aşure sevdiğim tatlılardan, anneminkini çok severim, istiyorum ki, birkaç yemek ve tatlıda da olsa, bazı şeyleri ben de sürekli ve güzel yapayım. Bir de kızı olan aşure yaparmış diye bir hikaye duydum, doğru ya da değil, hoşuma gidiyor bu hikaye, ben de o bahaneyle bazı seneler aşure yapmaya kalkışıyorum.
Dün geceden ıslamıştım malzemeleri, tencerenin içine malzemeleri kattıkça, keyiflendim, terapi gibi geldi. Tabi malzemeler pişince, bir güzel şiştiler. 2 tencere kullanmak durumunda kaldım. Şekeri biraz kaçırdım gibi geldi baştan, tüm malzemeler karışınca, kıvamı tutturdum sanırım. Hoş şu an yediğim aşure, bütün suyunu çekmiş durumda ama olsun tadı güzel. Üstelik Defne ve Mit severek yediler, Defne yediyse, sınıfı geçmişimdir. Komşulara bile dağıttım. Allah kabul etsin dediler ama o maksatla yapmamıştım, gene de anlatmaya kalkmak da çok anlamlı olmayacaktı. Aşure günü de nasıl bir günmüş öyle, yok yok yani o günde...
Geçmiş yıllarda Ashura diye bir oyuna gitmiştik Garaj İstanbul'da, oyun Anadolu'daki kültürlerin, konuşulan dillerin zenginliği ve kaybolmakta olan değerler üzerineydi, etkileyici bir oyundu. Sonunda da aşure veriyorlardı, o geldi şimdi aklıma...
Kitabı anlatmak yarına kaldı...
Hadi iyi geceler,
Featured Post
07 December 2011
her canlı ölümü tadacaktır.
Başlıktaki yazının nerede yazdığını bilir misiniz? Zincirlikuyu mezarlığının kapısında yazılıdır. Benim bu yazıyı ilk okumam hafif trajikomik bir şekilde olmuştu. Üniversite için İstanbul'a ilk geldiğimde, İstoş'un her yeri bana pek bir büyülü geliyordu. Zincirlikuyu civarına geldiğimde de, "ne kadar güzel burası, yemyeşil bir yer, neresi burası acaba" diye düşünürken, işte bu yazıyla karşılaştım ve anladım neresi olduğunu:)
Nereden çıktı bu ölüm konusu şimdi diyeceksiniz belki?
Bu akşam yemekte ondan bundan konuşurken pat diye Defne konuyu açıverdi:
"Anne ben ne zaman ölücem?"
"O da nerden çıktı şimdi?" (Şoklardayız, bu soruya çalışmamıştık henüz)
"Merak ediyorum""Hayattan gitmek mi demek?"
"Sen nerden duydun bunları?"
"Kendim soruyorum, bi yerden duymadım.
"Ne zaman öleceğimizi bilemeyiz ancak genelde yaşlanınca ölürüz."
"Kraliçe Elizabeth hala yaşıyor ama"
"Bazı insanlar çok uzun yaşar, 100 yaşına kadar yaşayan insanlar var."
"Yüz müüüü? Çokmuş""Ben ölmek istemiyorum."
"Hepimiz öleceğiz, bebek olarak doğar, çocuk, genç, yetişkin olarak yaşar, sonra da yaşlanınca ölürüz, bitkiler, hayvanlar gibi, onlar da ölür... (Hebe hübe, çok kitap cümleleri kuruyorum, Defne çok üstüme gelme, ne diyeceğimi bilemiyorum)
"Acaba en uzun yaşayan hayvan hangisi Defne?" (Hooop değiştirdim konuyu, Mit'in daha derin açıklamaları olacaktı ama neyse ki Defne'nin ilgisini dağıttım.)
Uzun ömürlü hayvanlarla ilgili tahminlerde bulunduk, sonra da internetten baktık, sizce en uzun süre yaşayan hayvan hangisi? Birkaç örnek;
-Bir kaplumbağa türü 120 yaşına kadar yaşarmış.
-Bir karga türünün 150 yaşına kadar tespit edilmiş. (buna pek inanamadım nedense?)
-Gene bir fil türü 72 yıl yaşarmış.
-At 50 sene, köpek 50 sene...
Neyse bugünü atlattık, sonra Mit'le konuşurken ölümle ilgili ne dememiz gerekir acaba diye düşündük. "Uzun süreli uyku" geldi aklıma. Birkaç kitaba bakmak gerek, ben okuduğum hamilelik kitaplarının doğum bölümlerini de okumaktan hafif kaçardım, sanırım bu bölümden de kaçıyorum biraz ama ölümden kaçış yok:)
Yok yok, zaten öleceğiz, güzel güzel yaşayalım, itişip kakışmayalım, sevelim sevilelim diyim en iyisi:)
Bugün Zeki Müren'in doğumgünüymüş. Anısına birkaç şarkısını dinledim. Bahçevan filminin şarkısını da sizinle paylaşıyorum. Hey gidi günler hey...
Sizin aklınıza gelen ilk Zeki Müren şarkıları neler?
Zeki Müren - Bahçevan1 - www.zekimuren.net ile ssonmez
Yarın bir kitaptan bahsetmek istiyorum, bakalım yarın ola hayrola...
Nereden çıktı bu ölüm konusu şimdi diyeceksiniz belki?
Bu akşam yemekte ondan bundan konuşurken pat diye Defne konuyu açıverdi:
"Anne ben ne zaman ölücem?"
"O da nerden çıktı şimdi?" (Şoklardayız, bu soruya çalışmamıştık henüz)
"Merak ediyorum""Hayattan gitmek mi demek?"
"Sen nerden duydun bunları?"
"Kendim soruyorum, bi yerden duymadım.
"Ne zaman öleceğimizi bilemeyiz ancak genelde yaşlanınca ölürüz."
"Kraliçe Elizabeth hala yaşıyor ama"
"Bazı insanlar çok uzun yaşar, 100 yaşına kadar yaşayan insanlar var."
"Yüz müüüü? Çokmuş""Ben ölmek istemiyorum."
"Hepimiz öleceğiz, bebek olarak doğar, çocuk, genç, yetişkin olarak yaşar, sonra da yaşlanınca ölürüz, bitkiler, hayvanlar gibi, onlar da ölür... (Hebe hübe, çok kitap cümleleri kuruyorum, Defne çok üstüme gelme, ne diyeceğimi bilemiyorum)
"Acaba en uzun yaşayan hayvan hangisi Defne?" (Hooop değiştirdim konuyu, Mit'in daha derin açıklamaları olacaktı ama neyse ki Defne'nin ilgisini dağıttım.)
Uzun ömürlü hayvanlarla ilgili tahminlerde bulunduk, sonra da internetten baktık, sizce en uzun süre yaşayan hayvan hangisi? Birkaç örnek;
-Bir kaplumbağa türü 120 yaşına kadar yaşarmış.
-Bir karga türünün 150 yaşına kadar tespit edilmiş. (buna pek inanamadım nedense?)
-Gene bir fil türü 72 yıl yaşarmış.
-At 50 sene, köpek 50 sene...
Neyse bugünü atlattık, sonra Mit'le konuşurken ölümle ilgili ne dememiz gerekir acaba diye düşündük. "Uzun süreli uyku" geldi aklıma. Birkaç kitaba bakmak gerek, ben okuduğum hamilelik kitaplarının doğum bölümlerini de okumaktan hafif kaçardım, sanırım bu bölümden de kaçıyorum biraz ama ölümden kaçış yok:)
Yok yok, zaten öleceğiz, güzel güzel yaşayalım, itişip kakışmayalım, sevelim sevilelim diyim en iyisi:)
Bugün Zeki Müren'in doğumgünüymüş. Anısına birkaç şarkısını dinledim. Bahçevan filminin şarkısını da sizinle paylaşıyorum. Hey gidi günler hey...
Sizin aklınıza gelen ilk Zeki Müren şarkıları neler?
Zeki Müren - Bahçevan1 - www.zekimuren.net ile ssonmez
Yarın bir kitaptan bahsetmek istiyorum, bakalım yarın ola hayrola...
05 December 2011
gerçekten yok böyle dans!
Bugünkü yürüyüşümü yapacak vaktim olmadı, evde dans edeyim en iyisi dedim. Sonuçta maksat hareket etmek değil mi? Dansı da severim. Raslantı bu ya, TV'de de "Yok Böyle Dans" programı var. Bu programı birkaç kez seyretmiştik. Hatta Defne dans etmeyi çok seviyor diye, onun da bir süre programı seyretmesine izin vermiştik. Uzatmayayım, "hadi bu müziklerde dans edeyim" dedim. Jürimde kim var dersiniz? Tabi ki Defne! Bu insanlar sadece dans etse, aslında güzel bir program olabilir ancak başta sunucular olmak üzere, çok bayıltıcı konuşmalar oluyor. Neyse ben istifimi bozmadım ve 4 şarkı boyunca dans ettim! Yaptıkları figürleri yapmayı denedim biraz, canım çıktı. Aralardaki uzun konuşma seanslarında da dansıma devam ettim bi şekilde, walla iyi geldi:)
Yalnız jüri üyem çok acımasızdı.
Dans etmek için hazırlandığımı görünce, "Sana ancak 1 verirler" dedi.
Moralimi bozmadım.
İlk dansıma 0 puan verdi.
2. dansımdan sonra "üzüldün, yükselteyim bari, 1" dedi.
3. dansımda "bu sefer beğendim, 4" dedi.
4. dansta dayanamadı, o da kalktı, benimle dans etti, dans yönetimi ondaydı tabi. Puanım oldu 9:)
Bugünlük bu kadar, biraz okuyacağım. Foto çekme işi biraz zorlama oluyor sanırım, bugün foto çekmediğimi farkedince, balkondaki sıklamenleri çektim akşam. Çok vefakar çiçekler, 3 senedir, şıkır şıkır açıyorlar, hatırası olsun en azından:)
Hadi iyi geceler...
Yalnız jüri üyem çok acımasızdı.
Dans etmek için hazırlandığımı görünce, "Sana ancak 1 verirler" dedi.
Moralimi bozmadım.
İlk dansıma 0 puan verdi.
2. dansımdan sonra "üzüldün, yükselteyim bari, 1" dedi.
3. dansımda "bu sefer beğendim, 4" dedi.
4. dansta dayanamadı, o da kalktı, benimle dans etti, dans yönetimi ondaydı tabi. Puanım oldu 9:)
Bugünlük bu kadar, biraz okuyacağım. Foto çekme işi biraz zorlama oluyor sanırım, bugün foto çekmediğimi farkedince, balkondaki sıklamenleri çektim akşam. Çok vefakar çiçekler, 3 senedir, şıkır şıkır açıyorlar, hatırası olsun en azından:)
Hadi iyi geceler...
Dogi ile bir haftasonu...
Şafak sayar gibi, her günü başlıkta belirtmeye gerek yok sanki? Ayın kaçıysa o gündeyiz işte:)
Dogi kim derseniz, Dogi; Defne'nin okulunda karmaşık bir sırayla, her gün başka bir çocuğun evine misafirliğe giden peluş bir aslan! Dogi'nin bize 2. gelişi. Çocuklar için Dogi'nin ziyareti çok kıymetli anladığım kadarıyla, bize de 2 keredir haftasonu geliyor, yani çok şanslıyız. Biz de kendisine hizmette kusur etmemeye çalışıyoruz. Birlikte kulaktan kulağa bile oynadık (Defne, bir şekilde iletişimi sağladı:) Defne'nin Dogi'ye taktığı küpeler, bilezikler, gözlüklerle Dogi aslandan çok maymuna döndü ama bir tarzı da oldu kabul etmeliyim! Defne'nin söylediğine göre Dogi de peynir ve zeytin sevmiyormuş, o da beyaz ekmek, reçel, yumurta, kurufasulye, pilav ve bolonez makarna seviyormuş, bak sen? Dogi kendisine ilk defa küpe takan biri olduğu için çok mutlu olmuş. Dogi'nin bir de kız arkadaşı varmış...Güzel güzel yazıyor hikayeleri Defne...
Dogi bugün bizimle Emirgan'da kahvaltıya, parkta yürüyüşe, organik pazara gitti ve çok yoruldu. Defne'yle serildiler yatağa.
Bugün pazar günü için biraz aktif bir gün oldu gerçekten.
Meloşlar'a 2 saatliğine Defne'yi bırakabileceğimizi öğrenince, bir de Entelköy Efeköy'e Karşı adlı filme gittik. Organik pazardan sonra gitmemiz komik oldu, filmde biraz kendi halimize güldük anlayacağınız. Verilmek istenen mesajları biraz didaktik bulsam da, keyifli bir filmdi. Yönetmen Yüksel Aksu'nun Dondurmam_Gaymak filmini de severek izlemiştim. Ayrıca şu an geçici de olsa, Leyla ve Mecnun dizisinin yönetmeni olması da kendisine olan sempatimi arttırıyor. Bu arada, Leyla ile Mecnun'un esas yönetmeni Onur Ünlü'nün "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi" filminden bahsetmezsem ayıp olur. Türkiye'de de böyle başarılı absürd komedi filmleri çekilebiliyormuş demek. Filmin Eskişehir'de geçmesi de hoşuma gitti. Halaa filmle ilgili bazı kareler aklıma geldikçe gülüyorum. Onur Ünlü hasta imiş, umarım biran önce iyileşir.
Bugünkü filmden bir müzik ekleyerek ayrılıyorum aranızdan.
Yarın görüşmek üzere...
03 December 2011
3. gün ...
Kafa kazan! Yatarak yazabiliyorum ancak. Bütün günü leyla gibi geçirdim.
Dün gece kızlarla dışarı çıkmıştık. İçelim güselleşelim derken, kopup gitmişim. Çoooook uzun zamandır böyle sarhoş olmamıştım. Bir şey değil ne zaman koptuğumu ne ben ne çevremdekiler anladı. Ama ayağa kalkınca herşey anlaşıldı tabi! Çok şanslıyım ki, müthiş arkadaşlarım var.Gecelerini sarhoş arkadaşlarını ayıltmakla geçirmeyi planlamıyorlardı muhtemelen ama sağolsunlar sayelerinde gözümü açabildim. Hoş Sibel sabahki emekleme hallerimi de biliyor ama o kadar detaya girmeyeyim artık...
Sabah Defne beni evde göremeyince, Mit Defne'ye evde olmama sebebimi açıklamış. İşte "eğlencede içkiyi biraz kaçırmış annen, Sibel'de kalmış vs..." "Eğlenmek demek içki içmek mi demek?İçmeseymiş" diye söylenmiş Defne:)
Neyse, bir müsibet bin nasihattan iyidir derler ya, 30 günlük plana alkol almamayı da ekleyeceğim. Gerçekten alkol sınırı aşınca iyi olmuyor. Ben bile Dr.Jekyll-Mr Hide tarzı bir değişime giriyorum ki, kendimden korkuyorum.
Bugüne gelirsek, bugün hava harikaydı, taksiyle eve dönüyordum, son dakikada kaptanı Caddebostan sahil tarafına döndürdüm. Buğulu kafayla bir banka oturdum, gözlerimi kapadım ve güneşin tadını çıkarmaya çalıştım. Başta çok parlak değildim ancak sonra kağnı hızında da olsa, yürüyüş bile yaptım. Defne'yle Mit de geldi sonra sahile. Tabi Defne'nin enerjisine bugün hiç ayak uyduramadım. Neyse ki, o da halimden anladı biraz, evde bana kitaplar okudu. Ben de ara ara uyuklayabildim bu sayede. Ama günün sonunda, "sen de bugün benimle hiç ilgilenmedin" diye lafını koydu da yattı.
Olabilir Defne'cim, insanız işte.
Fotoları çekiyorum ancak şu an yükleyecek durumum yok. topluca yüklerim bu gidişle...
Defne'nin çok sevdiği Katy Perry'nin HotN Cold parçasıyla aranızdan ayrılıyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=kTHNpusq654
Hadi herkes kendine iyi baksın...
02 December 2011
2.gün fıııırrrlatmaaa beni!
Selam,
Bugün eve geç döneceğim için, şimdiden yazayım istedim.
Günüm iş sebebiyle Viaport civarında geçti, yani uzun süre TEM'de memleketimin estetik dolu binalarını seyretme fırsatı buldum. Neyse olumsuz bir cümle yok...
Gözüm gönlüm açılsın diye, birkaç foto çektim bahçemizden. Mucizeler yaratmasa bile bu 30 gün, farkındalığımın artmasına yarayacak o kesin...
Bugün için aşağıdaki şarkı ve klibi seçerek huzurlarınızdan ayrılıyorum, yorumu size bırakıyorum ancak youtube'daki yorumları da okumanızı tavsiye ederim;)
Sevgiler...
http://www.youtube.com/watch?v=po6PS-7Q1XM
Bugün eve geç döneceğim için, şimdiden yazayım istedim.
Günüm iş sebebiyle Viaport civarında geçti, yani uzun süre TEM'de memleketimin estetik dolu binalarını seyretme fırsatı buldum. Neyse olumsuz bir cümle yok...
Gözüm gönlüm açılsın diye, birkaç foto çektim bahçemizden. Mucizeler yaratmasa bile bu 30 gün, farkındalığımın artmasına yarayacak o kesin...
Bugün için aşağıdaki şarkı ve klibi seçerek huzurlarınızdan ayrılıyorum, yorumu size bırakıyorum ancak youtube'daki yorumları da okumanızı tavsiye ederim;)
Sevgiler...
http://www.youtube.com/watch?v=po6PS-7Q1XM
ilk günün panlığı
12 olmadan yazmalıyıııım:)
Evet ilk günde, birdenbire hayatım değişmedi elbet ancak günde kaç bardak su tükettiğimin bile farkına varmak iyi geldi!
Yeterli su içtiğimi sanırdım, bugün baktım, 5. bardak suyu daha yeni bitirmişim.
Bugün TEDx'in İstanbul'da düzenlediği, kadınlarla ilgili bir söyleşiye gidecektim. Gittim de, ancak söyleşi, programda belirtilen vakitten 1 saat sonra başlayacağı için biraz canım sıkıldı. Sonra videodan seyrederim dedim ve çıktım. Bu kararıma şaştım aslında, çünkü Salt Galata'nın yerine ulaşmak bile oldukça fazla zamanımı almıştı. Neyse öyle karar verdim. Bu söyleşiden bahsedemeyeceğim yani bugün:)
Şişhane taraflarında bugünkü fotoğrafımı da çektim, sanat eseri olduğu söylenemez ama çektim işte!
Şanslıyım ki, karşıya trafik çok bastırmadan geçebildim. Acıbadem Hastanesi'nin yanında küçük bir park var. Dedim bugün yarım saatlik yürüyüşümü burada yapayım. İyi dedim de, kıyafet işini biraz daha düşünmem gerekecek sanırım. Tamam, topuksuz çizme giymeyi akıl ettim bugün ama akşamın ayazında mini etekle yürümek pek akıllıca olmadı tabi! Çantayı da yoketmek gerek. Yarına daha hazırlıklı olacağım!
Bugün çok uzun zamandır göremediğim canım kuzenimle, Skype üzerinden de olsa bol bol konuşabildik, günümüz güzelleşti.
İlk gün biraz panlıklar yaptım tabi ama bu düzen bir süre sonra akışa oturur gibi geliyor bana...
Hadi bakalım, iyi geceler...
Evet ilk günde, birdenbire hayatım değişmedi elbet ancak günde kaç bardak su tükettiğimin bile farkına varmak iyi geldi!
Yeterli su içtiğimi sanırdım, bugün baktım, 5. bardak suyu daha yeni bitirmişim.
Bugün TEDx'in İstanbul'da düzenlediği, kadınlarla ilgili bir söyleşiye gidecektim. Gittim de, ancak söyleşi, programda belirtilen vakitten 1 saat sonra başlayacağı için biraz canım sıkıldı. Sonra videodan seyrederim dedim ve çıktım. Bu kararıma şaştım aslında, çünkü Salt Galata'nın yerine ulaşmak bile oldukça fazla zamanımı almıştı. Neyse öyle karar verdim. Bu söyleşiden bahsedemeyeceğim yani bugün:)
Şişhane taraflarında bugünkü fotoğrafımı da çektim, sanat eseri olduğu söylenemez ama çektim işte!
Şanslıyım ki, karşıya trafik çok bastırmadan geçebildim. Acıbadem Hastanesi'nin yanında küçük bir park var. Dedim bugün yarım saatlik yürüyüşümü burada yapayım. İyi dedim de, kıyafet işini biraz daha düşünmem gerekecek sanırım. Tamam, topuksuz çizme giymeyi akıl ettim bugün ama akşamın ayazında mini etekle yürümek pek akıllıca olmadı tabi! Çantayı da yoketmek gerek. Yarına daha hazırlıklı olacağım!
Bugün çok uzun zamandır göremediğim canım kuzenimle, Skype üzerinden de olsa bol bol konuşabildik, günümüz güzelleşti.
İlk gün biraz panlıklar yaptım tabi ama bu düzen bir süre sonra akışa oturur gibi geliyor bana...
Hadi bakalım, iyi geceler...
Subscribe to:
Posts (Atom)