Featured Post

08 December 2011

ashura

Blogu yazarken bir taraftan da bugün yaptığım aşureyi yiyorum. Bugün suları içtik, yağmurda yürüyüş yaptık, oldu mu şu vakitte şimdi bu aşure? oldu oldu, pek güzel oldu...
Hürrem'i izleyince, geçe kaldık yazmaya bu akşam.
Bugün bir sunum hazırlamam gerektiği için, evden çalıştım. Çalıştım diyorum ama konsantre olana kadar öğleyi buldum. Bazen yapman gereken bir iş vardır ve sen onu yapmamak için binbir iş icat edersin ya, bugün aşure de güzel bir icat oldu bana.
Aşure sevdiğim tatlılardan, anneminkini çok severim, istiyorum ki, birkaç yemek ve tatlıda da olsa, bazı şeyleri ben de sürekli ve güzel yapayım. Bir de kızı olan aşure yaparmış diye bir hikaye duydum, doğru ya da değil, hoşuma gidiyor bu hikaye, ben de o bahaneyle bazı seneler aşure yapmaya kalkışıyorum.
Dün geceden ıslamıştım malzemeleri, tencerenin içine malzemeleri kattıkça, keyiflendim, terapi gibi geldi. Tabi malzemeler pişince, bir güzel şiştiler. 2 tencere kullanmak durumunda kaldım. Şekeri biraz kaçırdım gibi geldi baştan, tüm malzemeler karışınca, kıvamı tutturdum sanırım. Hoş şu an yediğim aşure, bütün suyunu çekmiş durumda ama olsun tadı güzel. Üstelik Defne ve Mit severek yediler, Defne yediyse, sınıfı geçmişimdir. Komşulara bile dağıttım. Allah kabul etsin dediler ama o maksatla yapmamıştım, gene de anlatmaya kalkmak da çok anlamlı olmayacaktı. Aşure günü de nasıl bir günmüş öyle, yok yok yani o günde...
Geçmiş yıllarda Ashura diye bir oyuna gitmiştik Garaj İstanbul'da, oyun Anadolu'daki kültürlerin, konuşulan dillerin zenginliği ve kaybolmakta olan değerler üzerineydi, etkileyici bir oyundu. Sonunda da aşure veriyorlardı, o geldi şimdi aklıma...
Kitabı anlatmak yarına kaldı...
Hadi iyi geceler,

3 comments:

  1. Aaa tabagi tanidim:) gullac ve asure deyince fusunu biliriz biz daha ne olsun! Optum. Budun.

    ReplyDelete
  2. Kitap ertesi gunden de gece kalmis...
    Takipci kil Fir!

    ReplyDelete