Featured Post

12 December 2011

sözler kalbin aynasıdır:)

Bir gün Kanat Atkaya; Woody Allen'ın, pazar sabahları için önerdiği müzikleri yazmıştı. O yazıda; Woody Allen;  Sidney Bechet ve Louis Armstrong'dan bahsederek, "bir güne başlamak için onları dinlemekten daha iyi bir yol bilmiyorum" diyordu.
Biz de Woody'i anarak, Sidney'le başadık bugün güne. Hatta buraya da bir şarkısını koyuyorum, belki blogu okurken dinlersiniz...Sidney Bechet-si tu vois ma mere


Siz kitapları nasıl okursunuz? Ben kitapları okurken, genelde yanımda bir kurşunkalemim olur. Beni etkileyen yerlerin altını çizerim, yazarın sevdiğim sevmediğim görüşlerine yorumlarda bulunurum.  Çok iyi bir hafızam olduğunu söyleyemem. O yüzden bu şekilde kitap okumak bana iyi geliyor. O kitaba yıllar sonra bakmak istediğimde, bir zamanlar beni hangi düşüncelerin, hangi duyguların etkilediğini görmek hoşuma gidiyor.
Beşinci Anlaşma kitabına dönecek olursak, bu kitapta da altını çizdiğim, benim için önemli bölümlerden kısa alıntılar yapacağım. Bugün 1. anlaşma:

Kullandığınız sözcükleri özenle seçin
-Sözcükler sizin yaratma gücünüzdür ve bu güç birden fazla yönde kullanılabilir. Bir yön; sözün harika bir hikayeyi, bu dünyadaki kişisel cennetinizi yarattığı kusursuzluktur. Diğer yön, sözün çevrenizde ne varsa yıkarak kişisel cehenneminizi yarattığı onun kötüye kullanımıdır.
-Mutluluğunuz size bağlıdır ve sözü nasıl kullandığınızla ilintilidir. Eğer birine kızıp, sözü ona duygusal zehir yollamakta kullanıyorsanız, dışarıdan sanki sözü ona sarf etmişsiniz gibi görünse de, aslında kendinize karşı kullanmış olursunuz.   
-Kullandığın sözcükleri özenle seç, aslında sözün gücünü asla kendine karşı kullanma demektir. Sözünüz özenliyse, asla kendinize ihanet etmezsiniz.
-Kendi hayat hikayenizin yaratıcısı olduğunuzu hatırlayın. Sözü doğru kulllandığınızda, yaratabileceğiniz kendi hikayenizi düşünün. 
-Söz saf sihirdir ve birinci anlaşmayı benimsediğinizde, sihir hayatınıza girer. Niyet ve arzularınız kolay gelir, çünkü karşı koyma yoktur, korku yoktur, yalnızca sevgi vardır. Huzurlusunuzdur ve her yönden özgür ve hoşnut bir hayat yaratırsınız.  


Açıkçası kitabın belirttiği "cennet, olağanüstü, harika bir hayat" gibi tanımlamaları abartılı buluyorum ancak yazarın belirttiği, sözleri özenle seçme konusunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Gün içinde neler dediğimizin ne kadar farkındayız?
İçimizde neler hissediyoruz, dışarıya nasıl mesajlar yansıtıyoruz?
Başkalarını eleştirirken, biz nasıl konuşuyoruz?
Çok dikkatli miyiz sözlerimizi kullanırken?
Olumsuz cümlelerle başlayan bir gün, olumlu bir hale gelebiliyor mu?

Ben bu soruları sordum ister istemez kendime. Karamsar olabileceğimiz çok konu var etrafımızda, var ama kendi yapabileceklerimiz de var. Düşününce çıkıyor ortaya.
Mesela, benim gibi sabah insanı olmayan bir kişinin, güne olumsuz cümlelerle başlaması çok olası, öte yandan, "yaa dur bakalım, niye hemen enseyi karartıyorsun, iyi bişiler de var bu doğan günde, biraz gör etrafını, silkin kendine gel" demek de mümkün. Bunu diyip, farkına vardığında, zaten bir uyanış başlıyor içinde. Kendini bulunduğun olumsuz ruh durumundan kurtarıp, kelimelerin yardımıyla rotayı farklı bir yola çevirmeye başladığında, hayattaki akış da değişmeye başlıyor. Çevrendeki insanlara özenli sözlerle konuştuğunda, onlar da sana özenli sözlerle cevap vermeye çalışıyor.

Çok somut gelmeyebilir belki anlattıklarım ama kişinin kendi hayatında uyguladığında ortaya çıkıyor değişiklikler... Kolay bir süreç değil, gene de denemeye değer diye düşünüyorum.

Defne'nin, bugün sinemada Miss Piggy'yi görür görmez yanına ilişip verdiği pozu, son anda cepten yakaladım. Çok net bir foto olmasa da, bugün bunu bloga koymak istedim.



Hadi iyi geceler...

3 comments:

  1. ben de Louis Armstrong dinledim yaziyi okurken...cok istikrarli goruyorum seni de yazma konusunda, tebrikler! :-)

    ReplyDelete
  2. bu berbat güne muhtesem bir günes gibi dogdun hanimim...

    ReplyDelete
  3. sen de, sülüman'ın dediği gibi; can dostum, parıldayan ayım oldun bu gece fıradım:)

    ReplyDelete