Featured Post

14 December 2011

haydi sor sor...

İnsan bedeninin kendini onarım saatleri 22.00-24.00 arasıymış. Çocukların büyümesi için gerekli hormonun bu saatlerde salgılandığını biliyordum. Meğer bu hormon, çocuk büyük dinlemez imiş. Yani biz yetişkinlerin de bu saatlerde yatması vücudumuz için çok faydalı imiş. (Bu bilgiyi bize çocuk doktorumuz vermişti.)
Uyguluyor musun diye sorarsanız, çoğu zaman tabi ki uygulayamıyorum ancak vücut haber veriyor insana. Bu akşam ben Defne'yi yatırdıktan sonra, Mit bir video programı açmıştı. Ninni gibi gelmiş program bana. Farkına varmadan, yaklaşık bir saat uyumuşum. İyi geldi.
*
Gene saatler koştur koştur gidiyor. Bu kitaptan bahsedeli beri, pek bir ciddileştim sanki. Aslında hepimizin bildiği konular da, teoride zehir gibi olmanın ötesinde, insan pratiğin de sallanmamasını istiyor. Başladım, devam edeyim...
3. Anlaşma:

Varsayımda Bulunmayın.

-Varsayımlar başa bela açar, zira çoğu gerçek değil, kurgudur. Büyük varsayımlarımızdan birisi, sanal gerçekliğimizde ne varsa, tümünü hakikat sanmaktır.
-Varsayımlarda bulunarak, onları kişisel olarak üzerimize almak, bu dünyadaki cehennemin başlangıç noktasıdır. Hemen tüm uyuşmazlıklarımız buna dayalıdır, nedenini anlamak ise zor değildir. Varsayımlar kendimize söylediğimiz yalanlardan başka birşey değildir.
-Varsayım yapmayı ancak soru sormakla bırakabiliriz. Sormak ve açıklık getirmek daima daha iyidir.
-Varsayımda bulunmadığımızda, dikkatimizi neyin hakikat olduğuna dair düşüncemize değil, hakikate odaklayabiliriz. O zaman hayatı görmek istediğimiz gibi değil, olduğu gibi görürüz.


Bu anlaşmanın en çok beğendiğim yanı; varsayımlarla başka bir alemde yaşamak yerine, soru sorarak kişiyi gerçeklerle karşılaştırmaya yönlendirmesi oldu. Kafada; acaba böyle mi demek istedi, yoksa şunu mu kastetti gibi yeni senaryolar üretmek yerine, işin doğrusu neyse, onun üzerinde konuşup, netleşmek en güseli.
*
Bu 30 gün boyunca yapmaya karar verdiğim şeyleri, her gün blogda belirtmiyorum ama gayret ediyorum yapmaya. O gayret bile; insanı rutin yaşamdan çıkarıyor, ki bu da iyi geliyor bana. Mesela foto işinde çok parlak sayılmam ancak foto çektiğimden beri, bazı şeylere boş boş bakmanın ötesinde (bu rutin iş hayatının da getirdiği kaçınılmaz bir durum, kafa manasız dolu), biraz daha çevremi görmeye çalıştığımı farkediyorum.
*
Bugün işe giderken, otobana bağlandığım noktada, dikkatimi çeken bir görüntü oldu ancak araba kullandığım için fotoğrafını çekemedim. Aşağıda görmüş olduğunuz yılbaşı çiçeklerinden, sırtına hamal kadar çok fazla miktarda yüklenmiş bir çingene kızı otobanda ters yönde yürüyordu. Evlerimize hoşluk olsun diye aldığımız yılbaşı çiçekleri, o kız için eminim çok farklı şeyler ifade ediyordu. Kim bilir nereden gelmiş, nereye gidiyordu, çiçekleri akşam iş çıkışı dönüş yolunda satmaya çalışacaktı belki de...Umarım hepsini satıp, sırtındaki dikenli yükten erkence kurtulmuştur...


Hepinize iyi geceler...

6 comments:

  1. foto çok hoş. bugün bende de çiçek var :) ne tesadüf!

    ReplyDelete
  2. Fusun 2009 rekorunu geçmek üzeresin ha gayret:-) 2009 da 21 adet yazmışsın. Sen yazmaya ben okumaya devam:-) Mit

    ReplyDelete
  3. varsayiyorum. öyleyse yogum.

    hah hah hahhh, yine ben.

    ReplyDelete
  4. bak hiç istatistiklere bakmamıştım mit, şimdideyiz ya;)
    fırat, benim demesen de anlarım ben senin olduğunu, gece gece beni de güldürdün:)

    ReplyDelete
  5. ben bile hain gulusten tahmin ettim Firat oldugunu...
    diyecegim o ki, ben kendimi gutmeye calismama ragmen varsayim yapmayi ve sonra onlara butun kalbimle inanmayi birakamadim, olmuyor yahu!

    ReplyDelete
  6. ööle hemen yok olmuyor o zebaniler fulya, ama denemeye değer, işlerin farkına vardıkça varsayım yapmanın etkileri azalıyor, yılmak yok:)

    ReplyDelete