Featured Post

27 March 2013

tiyatrolardan bir demet!

dünya tiyatrolar günü'nü bahane ederek; bu sene gidip de sevdiğim tiyatro oyunlarını yazmak istedim. genelde; dot, krek, ikincikat, garajistanbul, kumbaracı50, oyun atölyesi'nin oyunlarını takip ediyorum. üniversite yıllarında daha çok devlet ve şehir tiyatrolarına giderdim, bütçe de o kadarına elveriyordu tabi ama artık daha küçük, alternatif tiyatrolara gitmeyi seviyorum. tiyatroların durumu hakkında geçen gün hürriyet keyif'te tiyatrocularla bir röportaj yapılmış. yazılanları okuduğumda, daha çok murat daltaban gibi düşündüğümü gördüm. buyrun kendisinin düşünceleri:

Murat Daltaban
Yeniden doğuş hareketi yavaşlamasın
Bundan yaklaşık 10 yıl önce tiyatronun küçülmesi, bir parça kendi içine kapanıp varlığı üzerine düşünmesi gerektiğini anlatıp duruyordum. Küçük salonların açılacağına, tiyatronun yenilenme dönemine girdiğine inanıyordum. İnancım kısmen gerçekleşti. Devlete bağlı kurumların tükendiğini, bu tükenişin süreci hızlandıracağını biliyordum. Biraz cesarete ihtiyaç vardı. Cesaret de genç tiyarocularda vardı. Bu ‘yeniden doğuş hareketi’nin ilk evresi eksikleriyle tamamlandı. “Böyle tiyatro yapılmaz” fikri tamamen kendini yok etti ve bu çıkış hareketi direnenleri bile içine çekerek kabul gördü, büyüdü. Sürekli şikâyet edip ağlayan bir tiyatrocu neslinin yerine, kendi seyircisine kendi tiyatro fikrini kabul ettirmekte ısrarcı bir nesil yerleşti. Sorunlardan ve olanaksızlıklardan şikâyet ederek zaman harcamak yerine yeni projeler üreten genç nesil tiyatrocular artık ergenlikten gençlik dönemine geçme zamanı geldiğinin farkında. Şu anda tiyatronun sorunu olarak ortaya koyabileceğimiz en önemli unsur, tiyatronun bu ‘yeniden doğuş hareketi’nin gelişimini yavaşlatacak (ama durduramayacak) dolaylı ya da dolaysız baskı unsurlarıdır. Onun ötesinde önümüzdeki 10 sene tiyatronun olgunlaşma dönemi olacak, çok parlak geçecektir.

neyse biz oyunlarımıza dönelim, işte gittiğim oyunlardan seçmeler...

dot: "kürklü merkür" zamanına yetişemedim ancak "vur,yağmala,yeniden" oyunlarından beri, dot'un hemen hiçbir oyununu kaçırmamaya çalışıyorum, seviyorum konulara yaklaşım biçimlerini...

bu seneki oyunlarından...oyun adlarına tıklayınca ayrıntılı bilgiye gidebilirsiniz...

sarı ay: ritmi çok yüksek bir oyun, soluksuz seyredebilirsiniz, giderseniz pişman olmazsınız.


altın ejderha: insana verilen değeri buyrun bir de altın ejderha'da görün. oyundaki tatlı sözler, mutlu mesut söylenen "aaaaay laaaayk çayniiiiiiz(I like chinese)" şarkıları sizi yanıltmasın, çaktırmadan çakıyorlar bu şekilde kafanıza! oyunun etkisi oyundan çıktıktan sonra daha bir anlaşılıyor sanki...tavsiye ederim...


yüksek: yarın gideceğiz. bakalım nasıl?


krek: krek'i de kurucusu berkun oya'dan ötürü seviyorum. santral istanbul'a gitmek için de güzel bir neden. bir de içki yasağı çıkmasaydı... neyse, geçen seneki "güzel şeyler bizim tarafta" oyunu bu sene de oynuyor. gitmediyseniz kaçırmayın.

bu sene krek'te  "babamın cesetleri'ne gittim.


yazın babamın sağlık durumuyla da ilgili bir sıkıntı yaşadığımız için, oyunun konusu oldukça etkiledi beni. oyunda bir sıra hüngürt foşurt ağladım diyebilirim. uzun bir oyun, belki daha kısa olabilirmiş ama kısaltıldığında aynı etkiyi verir miydi bilemedim. bir eleştirmen, "oyunda, yan öykülerin bu kadar uzun tutulmasına, süslenmesine ihtiyaç yoktu" diye yorum yapmış ancak yaşanan bir olayla, uyumakta olan birçok yan durum da ortaya pırtladığı için, bu yoruma pek katıldığımı söyleyemeyeceğim.

birşeyi daha söylemeden geçemeyeceğim. oyunun en trajik/dramatik kısımlarında, olsa olsa insanda buruk bir gülümseme yaratacak durumlarda, izleyiciler kahkahalarla gülmüyorlar mı, sinir oluyorum..."iki dakka efendi olun!" diyesim geliyor arsız izleyiciye...

oyun atölyesi: sene başında "antonius ve kleopatra'"ya gitmiştim. güseldi. bu sene "pandaların hikayesi" adlı bir oyuna gittim, o da farklı boyutta,ilginç bir oyundu ancak gösterimden kalkmış sanırım.
bu sene oyun atölyesine misafir olarak gelen "önce bir boşluk oldu kalp gidince ama şu an iyi" oyununa nihayetinde gidebildim. kadın oyuncu(esra bezen bilgin) gerçekten iyi oynuyor. oyunda,  çalışma ve mutlu olma umuduyla türkiye'ye gelen ukraynalı bir kadının hüzünlü öyküsü anlatılıyor.   oyuncu; ironiyle bezediği etkili oyunculuğuyla, oyunu alıp götürüyor. oyuncunun arada bir aksayan aksanına takılsam da, genel olarak oyunu beğendim. zaten ödül de almış. (gene dram olan sahnelerde seyirci kahkahalarla gülüyor. duymamaya çalışıyorum.)


ikincikat: bu sene bir deneyimim olmadı kendileriyle ama genelde 2 oyundan 1'inde sevdiğim bir performans çıkıyor karşıma. risk almayı seviyorsanız, denemenizi tavsiye ederim. tek perdelik oyunlar...

garajistanbul: bu sefer tiyatro değil ama mustava avkıran'ın sabahlar olmasın konserlerini merak ediyorum...

merak ettiğim diğer oyunlar ise;

sumru yavrucuk'un trans bir kadını canlandırdığı "kimsenin ölmediği bir günün ertesiydi". oyun kumbaracı50'de oynuyor genelde ama oyun atölyesi gibi misafir olduğu tiyatrolar da var.
bir de craft oyunculuk atölyesi'nin uzantısı olarak kurulan craft diye yeni bir tiyatro grubu var, onların da kabin adlı oyununa gitmektir niyetim...
*
sizin var mıdır önermek istediğiniz bir oyun?
(genelde bu sorularım cevapsız kalıyor ama olsun sormaya devam...:)

hepinize bol tiyatrolu günler diliyorum...





4 comments:

  1. biraz spoiler mi var hanim yazilarinda bilemedim ama güzel bir özetleme olmus. lisede niye tiyatroya baslamadik ki? yoksa gec kalmis sayilmaz miyiz hala? düsünüp dönücem sana..

    "sizin var mıdır önermek istediğiniz bir oyun?
    (genelde bu sorularım cevapsız kalıyor ama olsun sormaya devam...:)" cümlen de su fikrayi hatirlatti bana nedense. I love u, 2!

    Bir adam 7 yaşında başlamış milli piyango bana çıksın diye dua etmeye. 70 yaşına kadar hiç eksiksiz dua etmiş.Bir gün melek demiş ki: Allah'ım bu adam 70 yaşına kadar hiç eksiksiz dua etti niye milli piyangoyu çıkarmıyorsunuz . Allah da demiş ki: ya melek bir kere bile milli piyango bileti almadı ki çıkarayım!

    ReplyDelete
    Replies
    1. hah hah haaa:) sen de haklısın be fıradım, 70'e varmadan alıcam biletleri...

      Delete
  2. maşşallah hiç tiyatrodan çıkmamışın!
    (çemkiren insan karanlıktan sesleniyor.)

    ReplyDelete