Featured Post

30 September 2013

bir kitap önerisi: ercan kesal-peri gazozu

bugün, okumayı henüz bitirdiğim çok etkileyici bir kitaptan bahsetme niyetindeydim. hala niyetindeyim de, bilgisayarın başına oturduğumdan beri, tuncel kurtiz ile ilgili videoları izliyorum. o yüzden konuya hemen giremiyorum. tuncel kurtiz'in okuduğu şiirleri, anlattığı hikayeleri gevrek sesinden dinlerken bambaşka yerlere gidiyorum...fuzuli ne güsel demiş " söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil" diye...işte ben de tam böyle hissediyorum şu an. yaşı kaç olursa olsun, bazı insanların dünyadan gitme zamanı bana hep erken geliyor, onları dünyanın demirbaşlarındanmış gibi düşünüyorum... tuncel kurtiz, gittiği yere de kendi güselliklerini, bilgeliğini götürmüştür eminim...öte tarafta sanki can yücel'le kucaklaşmış ve rakıları koyup sohbete, şiir okumaya başlamışlar gibi bir sahne canlanıyor gözümde ve böyle düşünmek iyi geliyor bana... (niye yılmaz güney değil de, can yücel diye soracak olursanız, ne diyebilirim ki, hayal bu...:)
***
bahsedeceğim kitaba gelince...aslında kitap aracılığı ile güsel bir insandan bahsetmek istiyorum: "ercan kesal". bilenler biliyordur; kendisi doktor, aynı zamanda oyuncu ve senaryo yazarı. üstelik ödüllü bir oyuncu! geçen gün "yozgat blues" filmindeki oyunculuğuyla bir ödül daha kazandı. ebru ve nuri bilge ceylan'la "bir zamanlar anadolu" filminin de senaryosunu yazdığını belirtmek isterim. bir hayata birçok hayat sığdırabilmiş, içinden hayat fışkıran bir adam!
***
son olarak "peri gazozu" isimli bir kitap yazdı. kitabında; özellikle çocukluk dönemini, ailesiyle olan samimi ilişkisini ve hekimliği döneminde yaşadığı birtakım acı-tatlı olayları anlatıyor. kitabını o kadar çok sevdim ki...gerçek bir insan, insanlığını her türlü zorlukta daha çok ortaya çıkartabilmiş bir insan... okurken, kitap hiç bitmesin istedim. böyle bir insanla uzaktan da olsa, belli bir zamanı paylaşmış olmaktan dolayı kendimi mutlu hissettim.
***
kitaptan minicik 2 alıntı yapayım, okuyup okumama kararı elbette sizin ancak bana soracak olursanız mutlaka "peri gazozu"'nu okuyun derim:)

kitabın ilk satırları, beni benden alan sözler...

"...bütün sanat eserleri belleğe dayanır. belleği billursu hale getirmenin, somutlaştırmanın araçlarıdır. bir ağacın üzerindeki bir böcek gibi, sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir. sonra biriktirdiklerini harcar, yetişkin olur ve olgunluğu da son noktadır...diyor bergman...katılıyorum. 

(sanatçı olalım, olmayalım, hep çocukluğumuzdan beslenmiyor muyuz? babam kendimi bildim bileli, hep çocukluk anılarını anlatır bize... küçükken onu pek anlamazdım ancak yaşım ilerledikçe kendimin de aslında çocukluk anılarımla yaşadığımı görüyorum...füs)

...dedemden öğrendiğim, "insan olmak" kendi mutlu olduğun şeyleri yanındakilere de iletmektir. insan kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi başkası için de aynı şiddette isteyebiliyorsa "insanım" diyebiliyor. 
birbirimizin hayatlarının içindeyiz ve insan olmak galiba "diğerkam*" olmaktan geçiyor.
(*diğerkam: başkalarının yararını kendi yararı kadar gözetmek)
ercan kesal




1 comment: