Featured Post

08 November 2013

korkuyla yüzleşmek...

Dün, Şebnem'le Kadıköy'de harika bir gün geçirmiştik. Akşam da keyfim yerindeydi, bahsetmek istediğim kitapları yazmaya niyetliydim. Ancak kız-erkek öğrenci evleri ile yaşanan can sıkıcı gündemle ilgili iki satır yazmadan da geçemeyecektim.
*
Bu konuyla ilgili yazmaya başlayınca, konudan çıkamadım. Gündem değiştirme maksadıyla ortaya atıldığı söylenen konuyla ilgili yazdıkça karardım. Bütün olumlu enerjim kaybolup gitti. Başka bir konuda da yazamadım.
*
Sabah kalktığımda sanki bir vahiy geldi! Tabi yaa, yine korkularımın beni yönlendirmesine izin vermiştim. Korkularımla hareket ettiğimde, niyetimden iyice uzaklaşmıştım. Kafamdaki senaryolarla karanlık geleceğimizi yaratmıştım.
*
Halbuki hayatın kendine göre bir planı var. Biz kafalarımızda ne kadar kendi senaryolarımızı oluştursak da, hayatın başka bir dinamiği var. Oldurmaya çalışmakla olmuyor. Olan zaten olacağı şekilde oluyor. Nasıl 14 sene önce Merve Kavakçı'ya türbanla meclise geldiği için "dışarı, dışarı, dışarı" temposuyla bir dayatma yapılmışsa, bugünkü dayatma da pek farklı değil aslında. Ne ekersek onu biçiyoruz. "Benim doğrum en doğrudur" yaklaşımıyla debelenip duruyoruz. Halbuki kimse kimseye hayat tarzını dayatma hakkına sahip değil, olamaz. Neyi bastırmaya çalışırsan, o şey daha çok gösterir kendini. Bastırdıkça, yok etmeye çalıştıkça onu yaşatır, beslersin.
*
Önce olan durumu kabul etmekle başlıyor herşey sanki. Korktuğun şeyle yüzleşeceksin. Başbakan, benim hayat görüşüme tamamen zıt şeyler söylese de, bu tarz düşünen bir kesim var. Bu bir gerçek. Bunu "kadınların üzerinden siyaset yapmayı bırakın artık" diye oturduğum yerden isyan etmekle çözemem. Ama benim tarzımda düşünen de bir kesim var. Bu da bir gerçek. Ve başbakan böyle şeyler dedi diye pısacak, bu dayatmaya göre yaşayacak bir kesim değil. Aksine, böyle dayatmalar oldukça, değerlerine daha çok sahip çıkacak bir kesim. Onlar bastırmaya, dayatmaya çalıştıkça, benim sesim daha çok çıkacak. Sadece kendi çevremde değil, toplum içinde de sesimi daha çok çıkaracağım. İnandığım şekilde. Kimi yerde çocuklara kitap okuyarak, kimi yerde öğrencilere rehberlik yaparak, kimi yerde sadece fiziksel olarak bulunarak, düşüncelerimi söyleyerek, araştırarak...Elimden geldiği şekilde değerlerimi yaşatmaya devam edeceğim.
*
Ben insanların sağduyusuna da inanıyorum. Yeni bir dünya düzeni geliyor. Bakınız Gezi! Hangi siyasi güç, toplumun bütün kesimlerini bu şekilde biraraya getirebilirdi ki? Aslında en zayıf hissettiğimiz zaman, en kuvvetlenmeye başladığımız zaman oluyor. O yüzden korkuyu hissetmek iyidir. İnsanı zinde tutar. Ancak korkuya tutunmak yerine korkuyla yüzleşmeyi göze almak gerekir. Zira korkuyla bir kere yüzleştikten sonra resmi farklı algılamaya başlarız. Korktuğumuz şeyin korktuğumuz kadar ürkütücü olmadığını görürüz, kendi gücümüzün farkına varırız ve değişmek için adım atarız.
*
Bilmiyorum, siz ne düşünürsünüz ancak bu şekilde düşünmek bana daha çok hizmet ediyor. Bugün sabah yürüyüşü sonrası; Penguen, Öküz ve Bir+Bir dergilerini aldım ve sahilde oturup okudum. Hayata başka gözlerle bakabilmek bir kere daha iyi geldi...
*
Hadi iyi cumalar...


1 comment:

  1. daha fazla konuşmak, dillendirmek, sosyal medayayı kullanarak düşüncelerimizi yaymak, korkmadan özgürce, varım bende!

    ReplyDelete