Featured Post

28 May 2015

Bilge Kocakarı Le Guin ve Just Think About It!

Şahane bir kitap okuyorum. Ursula K. Le Guin'den "Kadınlar Rüyalar Ejderhalar". Jung'sever bir bilimkurgu yazarı Le Guin. Kitap tanıtımında; "uzay gemisindeki bilge kocakarı" gibi bir tanımlama yapılmış kendisiyle ilgili. Tanımlama hoşuma gitti:) Diğer kitaplarını okumadım ancak bu kitabın kapağını* gördüğümde, kapağına vurulmuştum. Irmak Zileli de, Le Guin hakkında yazınca, kitapla ilgili merakım artmış ve almıştım kitabı, okumak bu günlere kısmetmiş...

Kitap, herkesin ilgisini çeker mi bilmiyorum, çok kolay okunur bir kitap değil bana göre, ama; yazmaktan, gölgesiyle yüzleşmekten, fantazilerden, mitlerden, Jung'dan hoşlananlar için keyifli bir kitap olduğunu düşünüyorum. ("İnsan gölgesiyle yüzleşmekten hoşlanır mı?" diye sorabilirsiniz bana, sorar iseniz; "hoşlanmak biraz abartı olabilir ama gölgemizin varlığını kabul edip onunla yüzleşmeden de, tam olmuş olmuyoruz bence" derim.). Le Guin, çok bilgece anlatmış gölgemizin varlığını...

Bu kitabı okurken; önceki yıllarda "Yüzüklerin Efendisi" serisini seyrettiğime de ayrıca sevindim. Zira, yazar bazı "gölge" analizlerini bu filmdeki karakterler üzerinden(daha doğrusu Tolkien'in karakterleriyle) yapıyor ve gerek Tolkien gerek fantaziler gözümde daha da anlamlı hale geliyor.
Kitaptan birkaç alıntı yaparsam, kitapla ilgili daha çok fikir verebilirim size...


Büyümemiz için bize gereken gerçekliktir, insan erdemini ya da kötülüğünü aşan bir bütünlük. Bilgiye, kendimizi bilmeye ihtiyacımız var. Kendimizi ve gölgemizi görmemiz gerekir. Çünkü gölgemizle yüzleşebiliriz; onu kontrol edebilir, onun rehberliğini kabul edebiliriz; böylece belki de büyüdüğümüzde, güçlenip toplum içinde sorumlu yetişkinler olduğumuzda, dünyada yapılan kötülükler, katlanmak zorunda olduğumuz adaletsizlikler, azap ve acı karşısında ve o en sondaki nihai gölge karşısında, çaresizlikle teslim olmaya ya da gördüklerimizi inkar etmeye daha az eğilimli oluruz. (*Kitabın kapağındaki metin)

Hayal gücünün bastırılabileceğinden emin değilim. Eğer çocuktaki hayal gücünün kökünü gerçekten kazıyabilirseniz, o çocuk büyüyünce bir patates olur:)

Fantazi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fantaziden korkar. Fantazideki hakikatın, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar. Çocuklarımıza güvenmemiz gerektiğine inanıyorum. Normal çocuklar, gerçeklikle fantaziyi birbirinden ayırt etmeyi gayet iyi becerir. Çocuk tek boynuzlu atların gerçek olmadığını tabii ki bilir, ama öte yandan tek boynuzlu atlar üzerine yazılan bir kitabın, eğer yeterince iyiyse, hakiki bir kitap olduğunu da bilir. 

Jung der ki; "Herkes bir gölgeye sahiptir, bu gölge bireyin bilinçli yaşamında ne kadar az içeriliyorsa, o kadar kara ve yoğun olur." Başka bir deyişle, gölgenize ne kadar az bakarsanız, o kadar güçlenir, sonunda bir tehlikeye, kaldırılamaz bir ağırlığa, ruhunuzun içindeki bir tehdide dönüşür. Bilince kabul edilmeyen gölge, dışarı, ötekilere yansıtılır. Benim bir kusurum yok-sorun onlar...
Eğer gerçek dünyada yaşamak istiyorsam, bu yansıtmalarımdan vazgeçmek zorundayım; nefret edilesi olanın, kötünün içimde olduğunu kabul etmeliyim. Bu kolay değildir. Suçu başkalarına atamamak zor. Ama buna değer. Eğer birey, diyor Jung "Kendi gölgesiyle hesaplaşmayı öğrenirse, dünya için gerçek birşey yapmış olur. Günümüzün devasa, çözülmemiş toplumsal sorunlarının hiç olmazsa minicik bir parçasını sırtlanmayı başarmıştır."

Ağır gittim değil mi?:) Neyse, derin ama güzel konular bence...

Yazıyı, güzel bir şarkıyla noktalayayım. Dün bu şarkıyı bir arkadaşım yolladı bana, yıllardır bildiğim ve nakaratını ezbere söylediğim şarkıyı, ilk defa sözlerine dikkat ederek dinledim ve çok sevdim. Bazı şarkılar zamanı gelince, gerçekten dinleniyor sanırım...



Hepinize iyi günler...




No comments:

Post a Comment