Featured Post

02 January 2012

30 gün değerlendirmesi...

Günlüğümden, geçen seneyle ilgili dileklerimi okudum. Bazılarını gerçekleştirmişim gerçekten, bazılarında ise istek seviyesinde kalmışım. Mesela, spora haftada 2-3 gideceğim hatta yüzmeye de yazılacağım demişim, netekim yüzmeye yazılmışım ama gitmemişim:)
Belki blogda bu seneyle ilgili dileklerimi yazarım demiştim. Çok kişisel istekler olduğu için, yine günlüğüme yazdım. Ama Defne'nin 2012 dileklerini paylaşmak istiyorum, dileklerinin yıllık mı günlük mü olduğuna, buyrun siz karar verin:)
-"Sinemaya gitmek" ( "ee gidiyoruz işte..."(sinemada yer bulamadık ama)
-"Spor "("ee yürüdük işte", Polonezköy'e gitmiştik bugün de, foto da oradan)
-"Efe'yle kudurmak"
-"Sizinle hep beraber olmak"
*
Gelelim 30 günde yeni birşeyler deneme girişimime...Bu 30 günde, aslında biraz kendimi tanıdım diyebilirim. Çünkü kendimle ilgili birşeylerin takibini, böyle bir bilinç düzeyinde hiç yapmamışım önceden.
Neler yapayım demişim, neler yapmışım, hadi değerlendirelim:) Hatta puan bile veriyorum kendime, çabamdan dolayı çok kıt tutmadım puanları, bakalım siz nasıl bulacaksınız?

neler yapacağım?
-bloga her gün yazacağım, az da olsa her gün!bazen sadece merhaba da olabilir tabi:)
yazdım mı yazdım. her gün yazmak bir şekilde alışkanlık kazandırdı bana. bir insan bir işi düzenli olarak 21 gün boyunca yaparsa, o konuyla ilgili alışkanlık kazanıyormuş diye duymuştum. her gün çok kayda değer şeyler yazmamış olabilirim ancak bloga yazmaktan da artık öcü gibi korkmuyorum. yazmak, bu yolla sevdiklerimle veya bilmediğim, tanımadığım insanlarla iletişim kurmak çok keyifli. insan yazarken kendini tanıyor. gene de her gün yazamayacağım yeni yılda. her gün yazı yazabilecek kadar rahat bir tempom yok. ayrıca, yazı yazmak için de; okumak, dinlemek, dinlenmek, görmek, düşünmek yani kısacası beslenmek gerekiyor. içimden geldiğinde yazacağım.
bloga yazma işini düzenli yapabildiğim için; kendime 10 üzerinden 8 veriyorum.

-her gün foto çekeceğim (bu aksiyon fikrini matt abiden aldım ama hoşuma gitti, belki her gün çektiğim fotolardan bloga koyarım;)
kabul etmeliyim ki, ilk başlarda bu foto çekme işi biraz zorlama oluyordu. o günkü fotoyu çekmeyi unuttuğumu farkedince, apartmanın bahçesinde çekebileceğim birşeyler aradığımı itiraf edeyim. ama günler ilerledikçe, gerçekten ilgimi çeken şeyleri çekmeye çalıştım. fotoğraf makinem, digital eski bir makine, çok beğendiğim görüntüler oldu ancak makine benim gördüğüm şekilde görüntüler vermedi bazen. mesela bir gün, tam köprüden geçerken harika bir ay manzarası yakaladım, araba sürerken çektim, çıkan kare hiç de benim gördüğüm kare değildi. neyse, süper fotolar çekmesem de, birşeyleri görmeye çalışıp, rutin hayattan zaman zaman kopabildiğim için, bu işi sevdim. belki bu sene daha iyi bir makine alırım. fotoğraf sergisini öyle abarttım ki, sergilemeye korkuyorum, fotoların yükünü azalatabilirsem sergimi yapacağım ama, güleriz:) 
bu konuda 5 veriyorum kendime.

-her gün yarım saat yürüyeceğim. (spor yaptığım günleri yürümeye sayarım.)
son hafta, şebnemlerin de gelmesiyle, yürüme işini biraz salllasam da, genel olarak kendimden memnumum. çünkü biz spor ile büyüyen bir kuşak olmadık, hadi kuşağı bırakalım, ben düzenli spor yapan bir insan değildim. son 3 senedir spor işini hayatımda düzenli yapmaya çalışıyorum. hareketin iyi geldiğini hepimiz biliyoruz ama iş yapmaya gelince üşeniyor insan bazen. aslında başlayıncaya kadar...bu yürüme işinde de, hep bir hedef verdim kendime. yani deli danalar gibi bir yerde tur atmak çok hoşuma gitmedi. bir yere araçla gideceğime, yürüyerek gideceğim durumlar yarattım kendime. yürümediğim zamanlarda da, evde dans ettim biliyorsunuz. hatta bu dans işi, evde bizim bir ritüelimiz haline geldi. defne, "bugün yürüdün mü?" diye sormaya başlar oldu. çünkü biliyor ki, yürümediysem, evde dans var:) hep beraber dans etmek; evde, bambaşka bir hava yarattı:) defne, okulda öğrendiği figürleri bize öğretti, çocuk masumiyeti, müzik, dans, hareket...hepsi birleşince çok keyifli zamanlar yaşamış olduk aralık ayı boyunca...
gene de salladığım günlerden dolayı, notumu kırıyorum biraz, 7.

-her gün en az 50 sayfa kitap okuyacağım. (kitap okuyorum elbet ancak bazen elime alacak halim olmuyor yorgunluktan, böyle sayfa okuma baskısına da gelemem ben ama, neyse şimdilik 50 diyeyim, kitabına göre bu artar azalır, pek net olmadım sanki?:)
daha okuyacağım derken, yan çizmişim. bu konuda kendimden istediğim verimi alamadım. kendimi anlatma derdim ağır bastı sanırım. Sadece 5. anlaşmayı okumadım ancak istediğim daha çok okumaktı. bu dönemde(sadece aralık ayı değil) okuduğum 2 kitap daha var. onlar da beni oldukça etkiledi. en azından adlarını vereyim. varolmanın gücü (çok tavsiye ediyorum, egolardan kurtulup özümüze dönmemizle ilgili gerçekten etkileyici bir kitap)  ve  çocukların unutulan dili. ikinci kitabı halen okumaktayım. bu kitaplar biraz daha insan psikolojisiyle ilgili kitaplar, her zaman bu tarz kitapları okumuyorum, bu dönem raslantısal olarak biraz arttı bu tür okumalarım ama bir sonraki kitabım roman olsun istiyorum.
okuduğum kitabın emek emek özetini çıkarıp yazdığım için 4 veriyorum kendime. 


  -her gün en az 5 bardak su içeceğim. (su içiyorum ama günde ne kadar içtiğimin farkında değilim.)
bunda da başta iyi başladım. sonra havalar soğuyunca ya da tuvalete gitme sıklığı artmaya başlayınca, tempodan düştüm sanki. bu konuda tembelliğe kaçıyorum hala. 
5 bardağa 5 vereyim. her zaman içmedim sonuçta.

neleri yapmayacağım?
bu maddeler hemen aklıma gelmedi, geldikçe yazarım;
-gece çok geç yatmayacağım. hemen hemen hiç yapmadım. eksilerdeyim. 
-internete saatlerce takılıp kalmayacağım. eh.


Yapmayacaklarımdan çok, yapacaklarıma odaklanmışım:) İşte böyle, bakalım 2012'de neler deneyeceğiz?
Bugün bir dergide okuduğum sözü yazarak aranızdan ayrılıyorum.
"Kendini tanıma, mutluluğun bir yasasıdır" demiş ünlü psikolog Alfred Adler. 


Hepinize mutlu günler, geceler...

6 comments:

  1. iki shot votka atalim, gör bak ne ego kaliyor, ne eksi not.

    ReplyDelete
  2. Aralik ayinda kendimden cok senin ne yaptigini hatirliyorum. Yazmanin gucu! Bi gayret biz de yazcaz ufaktan, yorumcu olmak da guzeldi vesselam.

    ReplyDelete
  3. doğru dersin masterofuniverse!
    edim, yazacak olman, yorumlarının sonu olmasın, senin kendine özgü o müthiş yorumların olmazsa, vişne çekirdeği toprakta yokolur gider:)

    ReplyDelete
  4. visne cekirdeginin yagi cikarilirmis ve de ayriyetten yastik yapilirmis terletmeyen.
    yüce rabbimin hikmetinden sual olunmuyor gercekten.
    regards.

    ReplyDelete
  5. İlham verici:-) notlarda biraz kıt davranmışsın. Bence çaban harikaydı.Devam...
    Mit

    ReplyDelete
  6. geç dalganı bakalım fır...
    sağol canım:)

    ReplyDelete