Featured Post

11 March 2013

evdeki koç!

eğitimde aldığım teorik bilgi, bakalım gerçek hayatta işe yarıyor mu?
evdeki koçu takip ediyoruz:

bir cumartesi sabahı! saat 7 civarı. defne, okul günlerinin aksine, haftasonu sabah deli bir enerjiye sahip! yataktayım. uyuyorum.
"anne, annee tv seyredeyim mi?
"hıı, saat kaç?"
hemen mutfaktaki duvar saati yerinden sökülür, getirilir. (saatin rakamları yok, rakamlar noktalarla belirtilmiş durumda:) ,
"anne, 8 galiba?"
"hıı? yok 7 daha, ya defne yaaa...gidip biraz uyur musun? ya da başka bir iş bulur musun kendine? 9'dan evvel tv yok"
aradan 10-15 dk geçer.
"annee, saat olmuş mudur?"
"defne, saati bekleyerek vakit harcayacağına, seveceğin başka bişi yapar mısın?"
defne içerlerde bişi yapar. 10-15 dk sonra gene gelir. (bu geliş gidişlerin sayısını, kesik uykular arasında füs kaçırır. baba bu arada napıyor derseniz, baba güsel uykusuna mışıl mışıl devam etmektedir.)
"anneee"
"hıı?"
"saat kaç?"
"yaa defne, mahsus mu yapıyosun? uyuyorum işte, tv'yi kaçta açacağını saatte gösterdim, lütfen yapma yaaa"
"ama anne, çocuk yetiştirmek böyle birşey!
"hıııı?" (o anda füs uyanır!)
*
yoğun eğitim döneminden sonra özleşmiş olduğumuz bir akşam. defne ile uno oynuyoruz ikimiz.
def:"seni çok özlemişiiiim" (der ve atlar boynuma)
füs: "canım benim, ben de seni çok özlediiiim." (ben de iyice sarılırım kızıma)
(bu arada gizli öğreten kadını bişi dürter!)
"ne zamandır resim yapmıyorsun defne, farkında mısın?...(ne alaka di mi?)
def: şu anın tadını bozmasak? ne güsel sarılıyorduk?...
(ve füs kendine gelir!)
füs: "aaaay defne, ne kadar haklısın.
(ve anne-kız doya doya sarılışırlar...)
*
geçen sene çok doğumgünü kutlamasına çağrılırdık. başta, "amanin defne hepsine gitmek isterse, ne yapacağız?" paniği yaşamıştım. (hepsine gitmeyeceğimiz çok aşikardı) neyse ki, defne seçe seçe gitti doğumgünlerine...
bu sene de davetler geliyor ancak hiçbir doğumgünü partisine gitmedik henüz. burada olmadığımız zamanlar da oldu ama genel olarak defne hiçbir kutlamaya gitmek istemedi. ne yalan söyleyim başta hoşuma da gitmişti. haftasonları başı kesik tavuk gibi, benzer tarzda doğumgününden doğumgününe gitmek istemiyordum. şu ana kadar çok yakın bir arkadaşının doğumgünü de olmamıştı(1 tane oldu pardon, gittik ona), o yüzden de durumu pek önemsemedim ancak gelecek hafta yakın bir arkadaşının doğumgününe de gitmek istemeyince, bu sefer yine "amanin" oldum. tamam her doğumgününe gitmek tahammülfersa bir durum ama yakın arkadaşınınkine?
"defne, zeynep'in doğumgünü var."
"ne zaman?"
"haftaya."
"annesine haber vereceğim, gideriz değil mi?"
"düşünsem?"
"a aa? zeynep'in doğumgünü yaw..."
"yok, gitmek istemiyorum."
"niye ki?" (hiç koçluk soruları değil:)
"çok kalabalık oluyor doğumgünleri, gürültüden hiçbirşey anlamıyorum, sıkıcı. 5-6 kişi olsa iyi de, bir sürü kişi olunca, hiç keyif almıyorum."
"dııııııııt!" (doğru söze ne denir?)
"walla doğru söylüyorsun da, her zaman bizim istediğimiz gibi olmuyor işte ortamlar, zeynep seni görürse sevinir ama sen bilirsin."
"düşüneyim."
"peki."
*
cumartesi günü. mit'in dışarda işi var.
"anne, ada'ya gidelim mi?"
(dört mevsim adalar'a gitme isteği duyan bir insan olarak, böyle bir talebin defne'den de gelmesine çok sevindim.)
"iyi olur da, babanın gelmesi lazım."
mit'in gelmesi 4'ü bulunca, ben adayı kaçırdık diye düşündüm. defne'nin de canı çok sıkıldı, adaya gidemeyeceğimizi düşündü, babasına bozuk attı ama mit "hadi gidelim" diyince, hemen şık kıyafetlerini giydi. (biz eşofmanlarla adaya gitsek de, defne için değişmiyor durum:) neyse, geç meç, düştük burgazada yoluna...
ödevler de yolda yapılıverdi, aradan çıktı(rahatladık:)
burgazada'yı zaten çok severim ama bu sefer sırf defne'nin mutluluğunu görmek için bile burgazada'ya gitmeliymişim...
o kadar mutlu oldu ki..., "çok mutluyum" diyip diyip ikimizin elini tuttu. bol bol koşturdu yollarda. çiçekler topladı. bahar açan ağaçları kokladı. mimozaları tanıdı. bize "susun, bakın ne kadar sessiz doğa" diyip sakinliğin tadını çıkarttı.
kalpazankaya'ya yürüdük yine. biralarla uğurladık günü.
defne'yi dinledik, ne iyi ettik. nefis bir gün geçirdik.

zortlak ödev!

bahar dalları ve defne, bi de hava kararmasaydı:)

adanın arkası, istoş gittiii!

anne beni çeker misin böyle?

dönüşte mimoza kalmadı diye üzülürken, tatlı bir kadın, mimozalarının yarısını bizimle paylaşarak bizi mes'ut etti:)

her zaman "şimdi ve burada" olan, şimdiden uzaklaştığımda her daim beni kendime getiren evdeki koçuma sevgilerimle....










14 comments:

  1. gitmes tabi niye gitsin, helal ossun defne'ye!
    saçları da süper olmuş.

    ReplyDelete
    Replies
    1. saçının önünü uzatacaktık sözümona ama kestirmeye karar verdi, ne istediğini biliyor genelde:)

      Delete
  2. Şimdi buradayım mı acaba:-) güzel olmuş. Bu koç bazen zorlamıyor değil ama ne yapalım.

    ReplyDelete
    Replies
    1. koçun zorlayanı makbul, no pain no gain;)

      Delete
    2. Evdeki koç mito mu defne mi anlamadım ben!

      Delete
    3. evdeki doğal koçumuz elbette ki defne:) mito'yu da yazacağım yakında...

      Delete
  3. ben "tahammülfersa"da kaldim.
    anam anam o nasil bir kelime, o nasil bir denk getirip kullanma... vay vay vayyy.

    ReplyDelete
    Replies
    1. aaa mit de o kelimeye takılmıştı fır:)

      Delete
    2. Ahan da yine soruya cevap vermeyip, konunun etrafında dolanan füs çıktı karşıma. Elbisen güzelmiş, nerden? Kaça? Gibi sorularımın cevabını 1 saat sonra alan edin!

      Delete
    3. soru neydi? soru mu vardı?:)

      Delete
  4. Saat 4'den sonra kalkın gidelim diyen babaya 10 puan - dix poa
    Ne istediğini bilen güzeller güzeli defneme 10 puan- dö poa
    Bu yazıyı yazarak bizi de adalara götüren füsunuma da 10 puan- do you speak french?

    The queen has forgotten her password :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. bu eğlenceli yorumu yazan queen'e de, benden 10 puan:)

      Delete
  5. Çok süpermiş, blog da öyle..
    Bize de aksilik olmazsa bir koç gelecek :) Keykubat :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. aa ömerim çok sevindim, tebrikler:)
      blogumu okumana da ayrıca sevindim;)sağol, varol!

      Delete