Featured Post

03 January 2012

filler ve düşündürdükleri...

Defne, bugün çerçevesi fillerle süslenmiş, içi boş bir sayfa getirdi eve. Fillerle ilgili bilgileri toparlayıp ailelerine yazdırmalarını istemiş öğretmenleri. Aklımızda fillerle ilgili net bir bilgi olmadığı için maalesef; internete, evdeki çocuk dergilerine, ansiklopedilere baktık. Defne'nin aklında kalabilecek bilgileri Defne'ye anlattık. Babasıyla anlatırken, Defne'nin asıl derdinin o sayfanın dolması olduğunu farkettik. Sabırsız sabırsız, "tamam hadi yazın yazın" diyor, bizi doğru dürüst dinlemiyordu bile. Yani önemli olan; fillerle ilgili Defne'nin birşeyler öğrenmesi değil, Defne'nin öğretmenine ev ödevini yapmış olduğunu göstermesiydi. "Nasıl olsa ben okuyamıyorum ki, öğretmen okuyacak" diyordu. "Ama öğretmenin senin fillerle ilgili birşeyler anlatmanı bekleyecek" dediğimizde omuz silkti.

Canım sıkıldı. Çünkü benim bütün öğrencilik hayatım bu şekilde geçmişti. Hiçbirşeyi öğrenmek için değil, başkalarının gönlü olsun diye, ezbere öğreniyordum. Genelde de iyi notlar alıyordum. Gel gör ki, ne zaman hayata karıştık, okulda öğrendiğim (ezberlediğim) hiçbir bilgiyi, pratik hayata geçiremediğimi, deyim yerindeyse çuvalladığımı gördüm. Çünkü gerçekte bilmiyordum, içselleştirememiştim ki ezberlediklerimi. Ezberle belki iyi üniversiteler kazanılabilir ama hayat ezberle geçmiyor. Hayat ancak ezberleri bozduğunda yaşanabiliyor.

İstiyorum ki, kızım bu tuzağa düşmesin. Eğer bir konu ilgisini çekmiyorsa, tamam ilgilenmesin o konuyla, başkaları onu ödevini iyi yaptığında takdir ediyorsa, onları memnun etmek için herşeyi yapmaya çalışmasın. İyi öğrenci olmasın. Gerçekten yapmaktan sevdiği şeyler üzerinde vakit harcasın.

Tabi çocuğa neyi nasıl verdiğin de önemli. Çocukların ilgisini çekmenin binbir yolu var. O sayfaya önce birçok bilgi yazmıştık Mit'le, milli eğitimin yetiştirdiği 2 iyi öğrenci olarak. Sonra Defne'deki durumu farkedince, bıraktık kağıdı. ABC yayınlarının Renkli Bilgiler Kitaplığı'ndan, fil fotoğraflarına bakarak, hikaye anlatır gibi aramızda konuştuk. Sonra bu faslı uzatmadık, Defne minik ansiklopediyi çantasına koydu. Başka şeylerle ilgilendik.

Yatmadan önce, "Fillerle ilgili en çok ne kaldı aklınızda?" diye sordum Mit'le Defne'ye.
Mit, fillerin 600 gün hamile kaldıklarını,
Defne, fillerin hortumlarıyla düşmanlarını kovalayabildiklerini söyledi.
Ben de fillerin hortumlarıyla yavrularını taşıyabildiklerini söyledim.
Mit, internetten okuduğu bilgiyi, Defne ile ben de resimli ansiklopediden öğrendiğimiz bilgiyi söylemiştik. Aslında, çocuk büyük farketmiyor, beyne çok bilgi yüklemesi yapmak istediğimizde, kafamız almak istemiyor, alırsak da ezbere alıyoruz. Bir konu; ancak çok ilgimizi çekmişse, bir hikayesi, görselliği veya yaşanmışlığı varsa, gerçekten onları beyne kaydediyoruz diye düşünüyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Not: Foto; abc yayınlarının Renkli Bilgiler Kitaplığı'ndan (Hayvan Dostlarımız) çekilmiştir.

11 comments:

  1. bence:
    çimenler fillerle de güzel
    kalbim korkularıyla cesur
    :p

    http://www.youtube.com/watch?v=787jLa5hbgk

    ReplyDelete
  2. güzel tespit olmus hanim. eline saglik.

    benim aklima üc konu geldi okuyunca.

    söyle ki:
    1a) fil filmi. seyrederken neden o ismin kondugunu anlamamistim. sonra anlamistim. cok begenmistim. "fil filmi" de cok kakafonik oldu btw.
    1b) hayatlarinda hic fil gormemis insanlarin gozleri baglanip bir odaya sokulup fili elleyerek neye benzedigini anlatmalari istenen ogretici hikaye.
    1c) 10 yasindan kucukken izmir fuar hayvanat bahcesinde gordugum filin (sanirim bahadir'di kendisi. rahmetle aniyorum) hacetini yapisi veyaptigi organi. ooo my god!

    2a) allah'a sükür sevdigim derslerimi hep isteyerek, anlayarak ogrendim ki bunlar genelde "amannn bu da ne be" tarzi dersler olurdu
    p x v = n x R x T mesela; düdüklü tencerenin neden daha hizli pisirdigini anlatirdi bana.
    2b) benzer sekilde de aklima yatmayan konularin nasil da gecilmesi gereken ders olunca iskenceye donusecegini cok net tecrube ettim kendi üzerimde.
    marketing mesela; ögrenim hayatim boyunca kaldigim ama hocanin kiyagiyla gectigim tek dersti. hala bilmem 4p midir 5p midir isin sirri.

    3) ortaokul ve lisedeki gerek matematik gerekse de fen hocalarimiz (ki almandi cogu) sorduklari sorulara su sekilde cevap vermemizi isterlerdi:
    Gegeben (verilenler)
    Gesucht (sorulan)
    Formel (formül)
    Ergebnis (sonuc)
    ilk 3ünü dogru cevaplayan sorunun toplam puaninin %50sinden fazlasini alirdi. iyi mi oldu kotu mu oldu bilmiyorum ama bende cok yer etti bu yaklasim.

    bugun okudugum bir atasozuyle bitireyim ben de: parmak bir seyi isaret ederken parmaga bakmak olmaz. ya da böyle bir sey.

    ReplyDelete
  3. masterofuniverse uyuyor horul horul...
    defnecim benim, dogru yoldasın. sanslısın: acı tecrübelerle dolu bir annen var, seni anlıycak, gerekirse uyaracak,ben ettim sen etme diycek.
    gelelim fillere:taylandda kocaman! bir fil üstünde ormanda güzel gezmiştik,yavru filin 1 ton oldugunu duyunca şaşırmıştım.Hayvanat bahçelerini sevmem.Ödevi de sevmem hele bu yaşta.Basel'dekinde en güzel yeri filler kapmıştı. Tam da restoranın yanında, onlar tahta biz patetes kızartması. Evet ilk defa orda gordum, hortumlarıyla koca tahtayı odunu kırıp kırıp yiyolar, çok komik. Defne gelince götüreyim ben onu. bir de evimde 3 tane boy sırasına göre dizilmiş filim vardır. Yasemin belki hatırlarsın, Anzavur pasajında beraberdik onları alırken.

    ReplyDelete
  4. Filler aslında çok duyarlı ve zarif hayvanlardır, diye başlayan bir şiir vardır, üzerinden katrilyon yıl geçse unutmam sanırım, tabii bir de 'filler ve kadınlar asla unutmaz' sözünü :))

    Güzel bir ödevmiş ama ben sevdim

    ReplyDelete
  5. yasmin, ne güzel hatırlatmışın mabel'in şarkısını, izninle ekleyim yazının sonuna:)ne güsel sözleri var...
    benim de aklıma "filler ve çimen" filmi geldi şimdi, zamanında filmden etkilenmiştim oldukça.
    "fil" filmini de merak ettim fır:) ne kadar şanslısın, dersini derste dinleyip öğrenen bir öğrenci olmuşsun, o yüzden mi şimdi herşeye yetişebiliyorsun acep? alman sisteminin de bu işte bir rolü olsa gerek? achtung!
    edim file bindiğini bilmiyordum bak, hortumları yapamadıkları yok gibi, ilginç hayvanlar vesselam...
    polente, yorumunu görünce sevindim:) fillerle ilgili şiire bakındım ama bulamadım. ödev güsel dediğin gibi, sayesinde filler aleminde dolaştık hep beraber:)
    sevgiler,

    ReplyDelete
  6. katrilyon yıl geçse unutmam deyip unutmuşum,çok ayıp bana.
    şiirin tamamını aşağıya yazıyorum

    Filler aslında çok duyarlı ve sinirli hayvanlardır.
    Zengin düşgüçleri sayesinde zaman zaman görünüşlerini unuttukları olur.
    Suya indiklerinde gözlerini kaparlar.
    Kendi bacakları acıya ve gözyaşına boğar onları.
    Bir sinek kuşuna tutulan bir fil tanımıştım.
    Aşkından bir deri bir kemik kaldı, uyku girmedi gözüne, sonunda kalp krizinden öldü.
    Fillerden anlamayanlar ne aptalmış dediler onun için.

    Zbigniew Herbert

    ReplyDelete
  7. güsel bir şiirmiş polente, paylaştığın için teşekkürler:)

    ReplyDelete
  8. Bir filin husain bolt'tan daha hizli kostugu bilgisi fillerle ilgili bilinmesi gereken en onemli sey bence... Cok da fazla kurcalamamak lazim...

    ReplyDelete
  9. waw!, bu kadar hızlı olduklarını bilmiyordum, fillerle ilgili ne çok şey bilmiyormuşuz, teşekkürler burçak:)

    ReplyDelete
  10. fil filmini biz de cok begenmistik. gus van sant. ama adının neden fil olduğunu anladıysam da unutmuşum ya da belki hiç anlamadım, onu da hatırlamıyorum.

    sebnem, fil biblocuklarindan ben de almistim o gun. benimkiler pembeydi, hatta sen alacaktın da ben ısrar edince bana bırakmıştın onları ama kirildi ve kayboldular cem buyurken. paşazın adı aznavur bu arada, ehe :p hemen parma manastırı'nın yanındaydı, hatırlar mısın ;)

    fusun polente bizim parkta tanıştığınız eda, farkettin mi :)

    bu hafta son haftamız. anaaa gidiyoruz resmen.

    selamlar.

    ReplyDelete
  11. yorumları okurken farketmedim de, polente'nin bloguna baktığımda, çaktım köfteyi yasmin:)
    siz gitmeden görüşeliiiiim!

    ReplyDelete