Featured Post

19 December 2011

temel reis

Eskişehir'den ailecek hafif nezle olarak döndük. Yazamayacak kadar fena bir durumda olmadığım için bugün 5. anlaşmayı da yazıp, artık kitaba veda edeyim diyorum.
Kitabın 5. anlaşma kısmı biraz uçuk, hatta zaman zaman "uçmuş, hiçbirşey anlamadım, koptuk gidiyoruz" gibi notlar da düşmüşüm bazı bölümlere...
O yüzden olur da kitabı okursanız ve yazılan herşeyi anlamazsanız, dertlenmeyin. Anladıklarınız bile oldukça işinize yarayacaktır. Beni en çok 5. anlaşma etkiledi desem yeridir. Belki de 4 anlaşmayı daha önceden okuduğum ve kısmen de olsa uygulamaya çalıştığım için, sonuncu anlaşma benim için vurucu oldu. Yazarın görüşlerine katılmadığım noktalar da oldu ancak genel olarak hayatımın şu döneminde, bu kitabın bana iyi geldiğini söylemeliyim.

5.Anlaşma:

Kuşkucu ol ama dinlemeyi de bil!
Kuşkunun Gücü:
-Kuşkunuz sayesinde her mesaja inanmamış olursunuz, sembollere bağlanmazsınız ve imajınız sembollere bağlı değilse, kendi içinizdedir.
-Kuşkuculuk, duyduklarınızın hepsine inanmamaktır. İnanmama nedeniniz de hakikat olmayışıdır, o kadar. Kuşkucu olmanın yolu yalnızca tüm insanlığın yalanlara inandığının bilincinde olmaktır.
-5. anlaşmayı anlıyorsanız, görebildiğiniz bir şeye inanmanızın neden gerekli olmadığını da görürsünüz. Hakikat sözlerle gelmez. Hakikat sessizdir. Öylece bildiğiniz bir şeydir; kelimeler olmadan hissettiğiniz, sessiz bilgi denilen bir şey. Sessiz bilgi sembollere imanınızı bağlamadan önce bildiğiniz şeydir. Kendinizi hakikate açıp dinlemeyi öğrenince, tüm semboller değerlerini kaybederler ve geriye sadece hakikat kalır. Bilecek, haklı çıkartılacak hiçbir şey yoktur.
İlk Dikkatin Düşü (Kurbanlar)
-Yetişkinler bizi toplumumuzun bir parçası olmaya hazırlar ve bunun tamamen yalanlarla idare edilen bir toplum olduğunu hiç şüphe duymadan söyleyebilirim. Biz de onların yaşadıkları düşte yaşamayı öğreniriz; imanımız o düşün içine sıkışıp kalır ve normal düşümüz haline gelir. Ebeveyninizin sizin için en iyisini yaptığından kuşkunuz olmasın. Daha iyisini yapamadılarsa, bilemediklerindendir.
-Bu dünyadaki en büyük korku nedir? Hakikat korkusudur. Öyle çok yalana inanmayı öğrenmişiz ki, hakikatten korkarız.
-Siz gerçek siz değilsiniz çünkü kendi çarpıtılmış imgeniz ruhunuza sahip olmuştır.
-Gerçek şu ki, siz ölüsünüz. O zaman hayata dönmenin çaresi nedir? Farkındalık!
İkinci Dikkatin Düşü (Savaşçılar)
-Savaşçılar dünyası bir şeyler yapmaya gayret etme dünyasıdır.
-Hayatınızı değiştirmenin tek yolu eylemi değiştirmek. Arkasından tepki de değişecek.
-Söz göremediğiniz bir kuvvettir ama onun tecellisini, sözün ifadesi olan kendi hayatınızı görebilirsiniz. Sözünüzün özenli olup olmadığını ölçmenin yolu duygusal tepkilerinizdir. Mutlu musunuz yoksa acı mı çekiyorsunuz? Düşünüzden zevk almanız ya da acı çekmenizin nedeni onu öyle yarattığınızdandır. Cenneti veya cehennemi yaratabilirsiniz. İkisinin de içinizde var olan zihinsel durumlar olduğunu hatırlayın.
-Birisinin gelip sizi kurtarmasını bekliyorsanız, o kurtarıcı kendiniz olacaksınız.
-4 anlaşmayı uyguladıktan sonra, kendi yarattığınızı başka bir açıdan görürsünüz. "Yarattığım hikaye çok güzel ama artık ona inanmıyorum. Ne kendimin ne de başkalarının hikayesine inanıyorum. Bunun sadece sanal olduğunu görüyorum." dersiniz.
-4 anlaşma, kişisel cennetinizi ikinci kez yaratmak için dikkatinizi kullanma araçlarıdır. 5. anlaşma ise, sembollerin zorbalığına karşı savaşı kazanmanın aracıdır.
-Kendinize inandığınız zaman birlikte doğduğunuz her içgüdüyü izlersiniz. Ne olduğunuza dair hiçbir kuşkunuz olmaz ve sağduyuya geri dönersiniz.Tüm samimiyetinizin gücü sizindir; kendinize güvenirsiniz, hayata güvenirsiniz. Her şeyin yolunda gideceğine inanırsınız, hayat böylelikle son derece kolaylaşır. Artık zihin her şeyi anlama gereğini duymaz; bilmeye ihtiyacı yoktur. Bir şeyi ya bilirsiniz ya da bilmezsiniz ama bilip bilmediğinize dair kuşkunuz yoktur. Bilmiyorsanız, bilmediğinizi kabul edersiniz. Uyduracak haliniz yoktur. Tamamen samimi olduğunuzda, kendinize kuşkusuzca hakikati söylersiniz: Hoşuma gitti, hoşuma gitmedi. İstiyorum, istemiyorum." Tam istediklerinizi yaparak hayattan zevk alırsınız.
-Sahici olmak, yapabileceğiniz en iyi şeydir. Sahici olunca istediğinizi yaparsınız; kendinize inanmak değil, neye inanmak istiyorsanız ona inanırsınız.
-Kimseyle rekabete girmek zorunda değilsiniz, kendinizi kimseyle kıyaslamak zorunda değilsiniz. Yalnızca neyseniz, o olmanız gerek, sevgi olmanız gerek ama gerçek sevgi. Gerçek sevgi doğuştan sizinle gelendir. Gerçek sevgi olduğunuz haldir. 
Üçüncü Dikkatin Gücü (Ustalar)
-Nihayet kendinizi tüm bilgi birikiminiz olmaksızın gördüğünüzde, sonuç:Ben'dir. Ben neysem oyum; sen neysen osun; farkı yaratan, senin sen olmaya dair tam kabulundur. Ne olduğunuzu tam kabullendiğinizde hayatın keyfini çıkartmaya hazırsınızdır. Artık yargılama, suçluluk, utanç, pişmanlık yoktur.
-Sembolleri bir kenara bıraktığınızda, geriye kalan saf ve basit çıplak gerçektir. Ne olduğunuzu bilmeye ihtiyacınız yoktur ve bu mükemmel bir açılımdır!
-Varlığınızı gerçekten hissetmeniz için tamamen farkında olmanız gerek; tüm yaradılışınızı tamamen başka bir açıdan, her şeyin çok basit olduğu bir yerden görmeniz gerek.
Duru Görülü Olmak
-Artık büründüğünüz kişilik olma zorunluluğu kalmayınca, tamamen özgürleştiğinizi bileceksiniz. Bu derin bir özgürlük, gerçek siz olma özgürlüğü ve kendinize verebileceğiniz en büyük armağan.
-Yalnızca kendiniz olmayı, kimseyi ikna etmeye çalışmadığınızı düşünün. Sadece kendiniz olmakla mutlu olduğunuzu, nereye giderseniz cennetin sizinle geldiğini, onun içinizde olduğunu hayal edin. Bu tür bir özgürlükle yaşadığınızı düşünün. Evet hakikat sizi özgür kılacaktır ama önce onu görmeniz gerekir. 
-Kendinizi olduğu gibi kabullendiğinizde artık yargılamazsınız. Başkalarını oldukları gibi kabul ettiğinizde, onlarla ilgili yargılarınız da artık yok olmuştur. O zaman dünyanızda inanılmaz birşey olur: Huzur bulursunuz. Ne kendinizle ne de başkalarıyla çatışma halindesinizdir artık.  
-Sizi kontrol etmeye çalışırsam, sizi kontrol niyetiyle kendi özgürlüğümü yitiririm. O halde benim özgürlüğüm, sizi kendi halinize bırakmaktır, istediğinizi yapmanızdır. Sizin sanal gerçekliğinizi değiştirmek benim işim değil. Benim işim kendimi değiştirmek.
-Hayata teslim olunca, her şey sihirli değnek değmişçesine değişir. Bedeninizden akan, zihninizden akan o kuvvete teslim olun ve hayata bakışınız değişsin.
-Konuştuğunuz lisanı değiştirerek hayatın daha iyi bir yansıması olabilirsiniz. Kendiniz ve başkalarıyla iletişim kurma biçiminizi değiştirerek mesaj verme şeklinizi değiştirebilirsiniz.
-Verdiğiniz ve çevrenizdekilerden aldığınız mesajların bir kez farkında olunca, bakış açınız güçlü ve sağlam bir şekilde değişir.
-Farkındalığa bir kez sahip olunca artık masumiyet iddiasında olamazsınız. Ne yaptığınızı çok iyi bilirsiniz ve bu hala mükemmeldir ama kendi kararınız ve seçiminizdir. Artık soru şudur; Ben nasıl mesajlar dağıtmayı seçtim? 
-Kendinize verdiğiniz mesaj değişince, daha mutlu olursunuz ve sadece mutlu olmanızdan, çevrenizde yaşayanlar da yararlanır. Çabanız aslında herkes içindir çünkü coşkunuz, mutluluğunuz , cennetiniz bulaşıcıdır. Siz mutlu olduğunuzda, çevrenizdeki insanlar da mutlu olur ve bu onlara kendi dünyalarını değiştirme ilhamı verir. 


Bu kız da,  hemen hemen tüm kitabı yazdı diyorsunuz belki , bu kısımlar altını çizdiğim, notlar aldığım kısımlar. Parça parça anlatımlarla anafikri verebildim mi bilmiyorum, belki de en iyisi kitabı sizin okumanız. Hepimizin kitaptan alacağı farklı fikirler olabilir. Teorik olarak belki bildiğimiz şeyler ancak daha önce bu tarzda okuduğum kitaplardan daha çok etkiledi beni bu kitap bir şekilde. Dediğim gibi, belki ruhen de hazırdım ve çektim bu kitabı kendime.

Ben de "hayata nereden baktığımıza bağlı olarak, hayatımızı cennet gibi de, cehennem gibi de yaşamak mümkün", derdim. Kitapta da buna benzer bir yaklaşım olması hoşuma gitti.
"Hakikat sessizdir" sözünü de çok beğendim, çok doğru bir söz. Gerçekten hakikat orada öyle tüm gerçekliğiyle uzanırken, kuru gürültüye hiç gerek yok.
Kendini, karşındakini olduğu gibi kabul etmek, sevmek, hayata teslim olmak...çok rahatlatıcı, bu şekilde davrandığımda, hayatımda gerçekten huzurlu bir duruma kavuştuğumu hissediyorum.
Her zaman böyle değilim elbet ancak çabalıyorum ve bu çabaya değer olduğuna inanıyorum.

Neden başlığa Temel Reis yazdığımı soracak olursanız, yazarın, en sevdiği çizgi roman kahramanı Temel Reis, yazar onu çok bilge buluyor, çünkü Temel Reis her zaman şunu söylüyor: "Ben neysem oyum ve bütün olduğum budur!":)

Hepinize iyi geceler,

7 comments:

  1. oo budum bu sefer erkencisin, gecmis olsun, kirmizi burun ucundan operim seni.

    ReplyDelete
  2. bu yazinı okumuyorum. önce kitabı okuycam, sonra. dün az daha kitabı alacaktım zor tuttum kendimi. sonra evdeki okunmuş kitaplar yığınından nasıl kurtulacağımı bilemediğim için artık sende olan bi kitaba asla para vermeyeceğim. bu böyle biline :p hemen gelip alasım var kitabı senden :)

    bu arada hemen şifayı kapmışınız yahu daha yeni kurtulmadınız mıydı? geçmiş olsun.

    ikinci bu arada ise ben bloga mola verdim. alışmadık götte don durmazmış. geceleri film izleyelim derken filmin orta yerlerinde uyumak suretiyle yazma işini askıya aldım. kindersurprise olmuyor işte çocuklar yattıktan sonra, hem film hem blog. neyse canım bir haftalığna da olsa güzeldi her gün yazmaya çalışmak :p

    ReplyDelete
  3. sağolun kızlar, biz defne okula gittiğinden beri zırt pırt hasta oluyoruz. neyse ki o hafif atlatıyor hastalığı bize sattıktan sonra...
    yasmin alma kitabı, veririm ben sana, hatta gel, hem plajlanalım hem kitabı konuşalım;)
    ben blogu her gün yazarken, senin de yazman, bana doping etkisi yapıyordu yasmin, üzüldüm:(, bazen her gün yazmak fiziksel açıdan beni de zorluyor ama 30 gün sözüme uymaya çalışıyorum, sonrasında bakalım ben ne yapacağım?

    ReplyDelete
  4. ay o zaman yeniden başlamaya çalışayım. dur bi deneyim tekrardan :D

    plajlanalım plajlanalım fakat arkadaşımız oralardan kızmasın sonra, ahahahaha :p

    ReplyDelete
  5. dönüşün muhteşem olmuş yasmin:) bizi yazısız bırakma!
    arkadaşımız geliyor yakında, hep birlikte görüşelim:)

    ReplyDelete
  6. ben bu yaziyi da okuyamadim, kitabi da okumiycam sanirim.
    - puan yok di mi?

    ReplyDelete
  7. uzun yazmışım tabi fırcım, sen de haklısın, zaten sen bu anlaşmaları okumasan da olur, doğalında biliyorsun hepsini...

    ReplyDelete